15
Yorum
30
Beğeni
0,0
Puan
755
Okunma


______
Yozgat’ın uzak köylerinin birinde, kimseye zararı dokunmayan, başı önde bir kadın yaşardı: Zili Eme. Ne sesi köy meydanında yankılanırdı ne de karışırdı devlet kapısının işine. Ama bir yanlış görse, içi içine sığmaz olurdu.
O, derdini kelimeyle değil, ekmekle anlatırdı. Çocuklar üşümesin diye kendi yorganını tandırda yufkaya sarar gibi sarar, sonra da gözlerinden bir çift zeytin gibi yaş süzülürdü.
“Ben bilmem yazı çizi,” derdi, “ama bir insanın hakkı yenmişse, bu benim boğazıma dizilir. Haksız lokmayı çiğneyemem evlat...”
Bir gün köyün tarlasına şehirli gözler dikildi. O ne bağırdı ne çağırdı, sadece tandır başında sabaha kadar ekmek yaptı. Komşular sordu:
“Hayırdır Zili Eme, bu ne telaş?”
Cevabı hepimizin yüreğini oydurur cinstendi:
“Belki bir gün gelir, hakkı yenmiş bir çocuk aç kalır... ona bir yufka yetişir.”
Zili Eme her sabah, ayaklarının altındaki toprakla konuşarak uyanırdı.
“Toprak doymamışsa, insan da doyamaz evlat...” derdi.
Köyde herkes onun sabah yufkalarıyla, akşam dualarıyla doyduğunu bilirdi.
O gün yine tandır başında eğilmişti, ama bu kez başka bir telaşı vardı:
Köyün aşağısında bir kepçe durmuştu tarlanın başında.
Devletin toprağına mi göz dikmişlerdi, yoksa köylünün alınterine mi?
Fatma Nine de gelmişti onun yanına.
Saçları kar beyazı, dizlerinde dert... ama gözleri hâlâ gökyüzü gibi açıktı.
“Elbet birinin bir şey demesi lazım, Zili” dedi.
Zili Eme gözlerini kaldırmadan cevap verdi:
“Ben devletten korkarım Fatma’m, ama hak’tan daha çok korkarım.”
İkisi birlikte, kimseye ses yükseltmeden yürüdüler o kepçenin yanına.
Zili Eme bir mendil açtı, içine bir yufka, biraz tuz koydu.
“Bunu yiyen, haramı görmez inşallah,” dedi.
Kepçenin şoförü, yıllardır yediği en yufka yüreği o lokmada tattı.
Tarlaya dokunmadı.
O gün köyün toprağı, iki kadının susarak ettiği duala mühürlendi.
Fatma Nine’nin evi köyün yamacında, zamanın bile diz çöküp dua ettiği bir yerdeydi.
Çatısı yer yer gökyüzüne açılmış, ama içi sıcacık.
O sabah, yıllar sonra ilk defa sandığını açtı.
İçinden bir mendil çıkardı ipekten, annesinin çeyizinden kalma.
“Bunu annem, ‘Bir gün adalet susarsa, mendille konuşursun’ diye saklamıştı,” dedi Zili Eme’ye.
O gün köyde hasta bir çocuk vardı ,Ali.
Gözleri donuk, yüzü kül gibi.
Anası Ayşe, “Her yere gittim, bir çare bulamadım,” diye ağlıyordu.
Zili Eme hemen örtüsüne sardı.
Bir yufka, bir tutam kekik, bir de Fatma Nine’nin mendili...
Çıktı evden, dua ede ede yürüdü Ayşe’nin kapısına.
Kapıdan içeri girdiğinde, ağlamayı unuttu herkes.
Çünkü onun gelişi sessizlikti, ama sesi şifaydı.
Kekikli yufkayı Ali’nin avcuna sardı,
Fatma Nine’nin mendilini baş ucuna astı.
O gece, ilk kez uykuda kıpırdadı Ali’nin kirpikleri.
Ve sabaha karşı annesi fısıldadı:
“Zili Eme, çocuk uykusunda ‘Anne… canım’ dedi…”
O sabah, köyde bir çan gibi yayıldı sessiz bir mucize.
Ne doktor vardı ne ilaç.
Sadece, inancı olan iki kadının el emeği, göz nuru ve yüreğiyle yoğrulmuş bir mendil vardı.
Ali iyileşti. Ayşe’nin evi artık sessiz değildi;
gülüş sesi sızıyordu ocaktan, umut kokuyordu bacadan.
Köy halkı hâlâ tam anlamıyordu ne olmuştu o gece.
Ama bir şey olmuştu işte...
Bir mendil, bir dua, bir yufka ve iki kadının sarsılmaz vicdanı.
Günler sonra, Zili Eme bahçesindeki armut ağacının altında otururken,
Fatma Nine mendilin kıvrımlarını düzelterek yanına geldi.
“Sen olmasaydın Zili, biz bu köyde unutmuştuk iyiliği…
Senin sessizliğin konuştu, senin kalbin şifa oldu,” dedi.
Zili Eme başını eğdi, dudaklarında hafif bir tebessüm…
“O mendili annem saklamıştı, ben sadece yerine koydum,” dedi.
“İyilik, yerine konunca dua olur… Biz sadece taşıyıcısıyız Fatma’m…”
Ve o günden sonra, köyde bir gelenek başladı:
Kim darda kalsa, bir mendil bırakıldı kapısına.
Zili Eme gibi konuşmayan ama anlayan,
Fatma Nine gibi yaşanmışlıkla yumuşayan kadınlar çoğaldı.
Yıllar geçti… Zili Eme’nin elleri daha da buruştu,
ama duaları genç kaldı.
Bir gün, onun mezarına küçük bir mendil koydular—ipekten,
üzerine sadece şu yazılmıştı:
“Adalet, bazen bir yufkanın kenarına saklanır.
İyilik, sessiz kadınların duasında yankılanır…”
"Ali.."
Peri Feride ÖZBİLGE
28.05.2025
Yazımı güne seçen seçki kuruluna ve okuyan değer veren dostlara canı gönülden teşekkürü borç bilirim . Umuda ve dostluğa çıksın yolunuz ...
Hüzünlerden uzak dursun gönül yurdunuz ve kıymet bilenlere emanet yüreğiniz..
En kalbi teşekkürlerimle..
Bin selâm olsunn kıymetli yüreklerinize .
Sonsuz saygılarımla..