32
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2403
Okunma

“Hava çok sıcak biraz serinlikte kazacağım.
Toprak çok sert suladım ama yine de demir gibi”
Kazmayı olanca gücüyle toprağa gömdü.
Eski gücünün olmadığının farkındaydı.
Aynı hareketleri birkaç defa tekrarladı.
“Of olmuyor biraz serinliği bekleyeceğim”
Bu gün tatsızdı. İçindeki bulanıklık bir türlü gitmiyordu.
Bir ağacın gölgesine oturup ayaklarını uzattı.
Yaktığı sigaradan derin bir nefes çekerken tanıdığı sese kulak kesildi.
“Ne haber Hasan yine kazıyor musun?”
“Evet, burada başka ne yapılır ki”
“Sahipli mi?”
“Şimdilik yok ama ya nasip kim bilir kime?”
“Önceden mi kazıyorsun?”
“Böyle iyi oluyor birkaç tane hazırlıyor bekliyorum.
Bana telefon gelince tekrar buraya gelip sağını solunu düzeltiyorum.”
“Peki, erkek ve kadın için aynı mı?”
“Hayır, kadının mezarı erkeğin mezarından daha derindir”
“Anlamadım niye ki?”
Kadınların mezar derinliği göğüs hizasına kadardır. Yani namaz kılarken ellerini birleştirdiği yer göğüslerinin üstü olduğu için. Erkeklerin mezar derinliği de namazda ellerini birleştirdikleri bel hizasındadır.
Böyle olduğu için kadının mezarı erkeğinkinden daha derindir.”
“Boyunu nasıl ayarlıyorsun”
“Çoğunlukla iki metrenin üstünde eni de onun yarısı kadar”
“Sağ ol be Hasan inan bilmiyordum.”
“Peki, ne kadar ücret alıyorsun?”
Belli rayici yok ama helallik alırken cenaze sahibi borcumuz ne kadar diyor bende valla en garibanı bile yüzeli veriyor siz ne verirseniz verin diyorum.
Cebime sıkıştırdığı zarfı sonradan açınca dediğimden daha fazlası çıkıyor. Çoğunluk böyle
“Ya parası yeterli olmayan”
O gün insanlar değişik oluyor.
Belki kaybettiği kişinin acısının hafifletmesi için mi nedir çok veriyorlar.
Kahvehanede bir çay bile ısmarlama yanlar o an bayağı cömert davranıyor.
“Vallahi sende uyanıksın en fakiri yüzeli deyince adam ne yapsın”
“Gel kolaysa kaz bakalım, yağmurda soğukta sıcakta hasta olsan bile tek başına, bu işin mazereti yok aslanım”
“İyi vallahi günde iki cenaze olsa işin iş”
“Bazen iki üç, çoğu zamanda hiç olmuyor. Ne yaparsın nasip işte”
Davetsiz gelen bu kişinin sorgulaması canını daha da sıkmış içindeki sıkıntı daha da artmıştı.
Meraklı soru üstüne soru yağdırıyordu.
“Defin nasıl oluyor. Çok cenazeye gittim ama hep uzaktan baktım detayları bilmiyorum.”
“Sen kafana takma sen öl gerisini işin ehilleri çözer.
Elinde tuttuğu kazmaya dayanarak biraz kasıldı.
Sesini ayarladı bilirkişi edasıyla:
“ Emri hak vaki olduğunda sala verilir.
Sala yaşanan ömrün son şarkısıdır.
Cenaze evden alınıp gasil hane ye getirilir, yıkanır.
Bir tutam pamukla tıkaç yapılır. Biçilen kefeni giydirilir.
Tabuta yerleştirilip namazının kılınacağı caminin musalla taşında görücüye çıkartılır.
İşte son yolculuk başlamıştır.
Kılınan cenaze namazından sonra hoca üç defa sorar.
Hakkınızı helal ediyor musunuz? Cemaat hep bir ağızdan ediyoruz diye karşılık verir.
Merhumdan bizar olanlar bile hakkını helal ederler.
Daha sonra benim kazdığım yere tüm cemaatle gelinir kuran okunmaya başlar.
Cenaze kazılan çukura indirilir, kefenli naaşın içine birkaç kürek toprak atılır. Tahtalar döşenir.
Eskiden hasırla örtülürdü şimdi naylon koyuyorlar.
Tüm tanıdıkları ve akrabaları kürek dolusu toprakları üstüne atarlar.
Mezara şekil verilir.
Başucuna adı soyadı doğum ve ölüm tarihini belirten yazılı tahta dikilir.
Toplu duadan sonra işlem tamamlanmıştır.
Hoca başucunda yalnız kalıp tövbe talkın verir.
Sıraya geçen akrabalarına cemaat taziyede bulunur ve dağılmaya başlar.
Sevilen sayılan biriyse gelenleri çok olur. Sevilmeyen biriyse cemaati az olur bu durum kişinin bir nevi kamuoyu yoklamasıdır.
İşte böyle yaratanın en büyük adaletler inden biride ölümdür.
Karun kadar zenginde olsan dünyanın en fakiri de olsan sahip olduğun tek şey iki metrelik çukur, dokuz metre bez ile bir tutam pamuktur.
“Ondan sonra ne olur?”
“Bilmiyorum onu ölünce göreceğiz.
“sağ ol Hasan hadi sana kolay gelsin”
Pür dikkat mezarcıyı dinleyen kişi merakını giderirken
Birazda hüzün dolmuştu.
Etrafındaki yazılı mezar taşlarını okuyarak gözden kayboldu.
Canını sıkan adamın arkasından bir süre bakakaldı.
Bilmediği konularda aydınlattığı içinse çok mutlu idi
Toparlanıp doğrulmak istedi.
Dermanı kesilmiş hızlı hızlı soluyordu.
Her iki kolunun uyuştuğunu fark etti.
Göğüs kafesinin içinde şimşekler çakıyor.
Başı zonkluyor, çenesine doğru hızla yayılan sancı bir türlü dinmiyordu.
Bağırmak istedi beceremedi.
Kızaran yüzünü ter basmıştı.
Gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi.
Nefes alması daha da güçleşti.
Midesi bulandı iniltiyle karışık anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı.
Sıklaşan sancılar hızla gelip giderken iki büklüm bir vaziyette biraz önce kazmaya başladığı toprağın üzerine yığılıp kaldı.