10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1712
Okunma


Bir süredir unutmuşum.Çok uzun değil sadece 35 yıl kadar.Peki, zararın neresinden dönersek kar mıdır ? Kardır denir ya hep bende tamda bu noktada buna inanmak istiyorum.Yaş 20 lerden sonra hızlı akar öyle değilmi ? 30 ları görmeyenler için evet.30 lardan sonrası daha hızlı henüz 40 ları görmedim bilemiyorum ama 40 larda zaman çarkının çok daha hızlı döndüğünü söylüyorlar.Muhtemelende haklı olmalılar.Her neyse unutturmaya niyetim yok neyi unuttuğumu belkide unuttuğumuzu.Unuttuğum(uz) "Kendim(iz) için yaşamak"
Bu sözle ilk ne zaman tanıştım.Huzur evinde çalışmaya başladığım yıllarda.Rahmetli Necla hanım 70 lerinin ortalarında ama kendini 25 yaşında hisseden saçında tek bir tel beyaz göremeyeceğiniz, rujsuz ve şapkasız asla dışarı adım atmayan yediği hemen her meyvayı yüzünde görebileceğiniz kadar organik yaşam sevdalısı hoş,tatlı ama diğer yaşdaşı hanımlarca pekde yaşam felsefesinin farkına varılmamış bir huzur evi sakini.Her yeni tanıştığı insana ama özellikle genç insanlara söylediği yegane söz."Kendin için yaşa" O zamanlar nedense çok da içini de dolduramadığımı anmsarım "Kendin için yaşamak" sözünün.O zamanlarda hayat,şimdi yaptığımdan çok da farklı değildi.İş,aile,kardeşler,iş arkadaşların ve diğer arkadaşlar...ve onların irili ufaklı sorunları,mutlulukları ile akıp giden bir hayat.Benim neresinde olduğum çokda belli değil.Bugün içinde değişen bir şey var mı ? Temelde daha kalabalıklaşmakla birlikte yine aynı.Yinemi uzattım lafı tamam tamam hemen toparlıyorum.
Kendim için yaşamadığımı yaşam dengem bozulduğunda ama sağlığımı etkileyecek kadar bozulduğunda anladım.Her insanın vucudunda zayıf bir yeri vardır.Kimi üzülür midesine vurur kiminin başına kiminin ise diğer yaşamsal organlarına belkide ruh sağlığına sonuçta uzun vadede belki daha kalıcı ve zararlı etkileride olabilir.Kendimizin yaşamını arka plana alıp ön planda bizim için ne kadar değerli olsalarda sevdiklerimizin yaşamları ile yaşamaya devam ettiğimiz sürece.Bu şekilde yazınca kendimi oldukça bencil hissettim.Biraz daha açmalıyım sanırım parantezi.Sevdiklerimizin yaşamı onların sıkıntıları önemli önemsenmeli ama bir süre sonra o kadar kanıksıyoruz ki onlar için üzülmeyi onlar için yaşamımızdan yaptığımız ertelemeleri bir gün vucudunuz, beyniniz iflas bayrağını açıyor o zaman alarm çanı o kadar şiddetle çalıyor ki o zaman kendimize gelip "bir yerde yanlış yapmış olmalıyım" gerçeği ile yüzleşiyoruz.Ki burda sevdiklerimiz derken sevmediklerimizden hayatımızın bir noktasında hayatımıza dahil olup bir şekilde onlarında hayatımıza bıraktığı sıkıntılardan hiç bahsetmediğimin de altını çizmem gerek.
Velhasıl bir şeylerin değerini kaybettiğimiz zaman fark ediyoruz.Sözler veriyoruz bir daha şunu yapmayacağım bunu yapacağıma dair.Sonrasında yine aynı tekrarlar yapılıyor aynı sıkıntılar çekiliyor.Bir yenisi verilmiyor bize kaybettiğimiz zamanların ama gelecek zamanlarımızıda aynı hatalarla çalmak neden ? İnsanız hata yapacağız tabiki mükemmel olmamakta insan olmanın esprisi.Bilakis mükemmel olmaya çalışmak çok daha yorucu olsa gerek fakat kendimiz için yapmamamız gereken bir şeyler var ki yaptığımız için hayatımız bize ait olmaktan çıkıyor.Sevdiğimiz insanlar için bile yeterince ödün vermek hayatımızdan, daha fazlası değil diğerleri içinse nötr ve belki iyimser yaklaşımı koruyarak fazla bir beklenti içine girmeden hayatımıza zarar vermelerini önleyecek kadar etkilenmek yaptıklarından ve söylemlerinden.Kendimize ait mutlu zaman dilimciklerini artırmak,özgür zaman dilimciklerinide unutmamak ve küçük anların unuttuğumuz mutluluklarını yeniden hatırlamak.Hayatı daha basite indirgeyerek daha bize ait ama daha mutlu ama daha huzurlu bir şekilde yaşamak.
Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok.Hepimizde biliyoruzki pekala haberi var ama gelin umrunda değil diyelim.Bence bu daha doğru olur.O halde bu tavşanların çektiği çile nedir ? Bir hiç için kendilerini yıpratmaktan başka.Bunu tüm duyarlı insanların duyarsız insanlar için kendi hayatlarından çaldıkları üzüntülü,kırgın kayıp zaman dilimleri için söyleyebiliriz.İçinde size yer olmayan bu kibirli dağlar ülkesinde daha fazla kalmak için bence bir neden yok.Herkesin hayatı kendisi için başyapıtsa başroldede kendisi olmalı.Hayatının başrolünü kapan tüm gururlu tavşanlara hayatta başarı ve mutluluk dileğimle...
Not: Necla hanım 80 yaşını gördü ve sanırım mutlu öldü çünkü son ana kadar yaşama hep güldü ve heybesindeki yaşam sevgisini dağıtmaya devam etti.