27
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2209
Okunma

“ Bak dediğim gibi, odamız denize sıfır otel beş yıldız, açık ve kapalı yüzme havuzu var.
Hiçbir şey düşünme, beş gün her şey dâhil dilediğin gibi hareket edebilirsin.”
“Seni çok seviyorum aşkım”
Kocasına daha da sokuldu. Mutluydu. Günlerdir bu tatilin hayalini kuruyor, kendisini devamlı bu müstesna güne hazırlıyordu.
Her şey çok güzeldi, eşinin hazırladığı viskiyi yavaş yavaş yudumlarken, elbiselerini çıkartıp mayosunu giydi.
El ele havuza indiler. İçi içine sığmıyordu.
Etraftaki tüm insanlar da neşeli ve mutluydu.
Doyasıya yüzüp odalarına çekildiler. Yol yorgunluğuna birde havuz keyfi eklenince uzandıkları yataklarında uykuya daldılar.
Sırayla duşlarını alıp akşam yemeği hazırlıklarını tamamlayıp büyük lokantaya indiler.
Oturacakları masaya, üzerine aldığı şalı ve çantasını koydu.
Büyük bir tabak ellerinde çeşit çeşit hazırlanmış yemeklerin bulunduğu tezgâhın önünde durdular.
Hangisini alsam hesabını yaparken gelenleri de hissettirmeden seyrediyorlardı.
Kadın, önündeki yemeklerden ikişer kaşık alıyordu.
Dolan tabağı masanın üzerine koyup ikinci tabakla geri döndü. Doldurmaya başladı.
“Hepsini yiyecek misin”?
“Evet, fil gibi açım üstüne seni bile yiyebilirim”
Oturdukları masa sahneye çok yakındı.
Müzik kulaklarına hafif, hafif üflerken salonda yalnız duyulan çatal bıçak sesleriydi.
Kadın yedi. Müzisyeni alkışladı, yedi.
Animasyon başlamış salonda kahkahalar yükselirken bizimki hala yiyordu. Son çıkan şantör herkese rastgele takılıyor, arada bir okkası kaçan şakalar yapıyor, açık saçık fıkralar anlatıyor, herkesi gülme krizine sokuyordu.
Ama bizimki hala yiyordu.
Tabakları boşalmış şimdide tatlılara başlamıştı.
İki defa garsondan maden suyu istedi.
İçti geğirdi. Tekrar yemeye başladı.
Kocasının kollarında dans ederken gözü masada kalan meyvelerdeydi.
Müzik coşmuş oyun havaları başlamıştı. Herkes eğlencenin doruğundaydı. Oturdular tekrar yemeye başladı.
Artık yorulmuştu.
Çay kahve faslını bitirdikten sonra odalarına çekildiler.
Göz kapaklarına gücü yetmiyordu. Yatağına uzandı.
Loş ışıkta, odadaki karaltıyı iyice seçmeye başladı.
Gün boyu birkaç defa göz göze geldiği uzun boylu kat görevlisiydi.
Nedense bu adama hiç ısınamamıştı. Sessizce izledi.
Adam gayet rahat, kocasının ceket ve pantolon ceplerinde ne varsa boşaltıyor. Masa üstündeki saat yüzük ve cep telefonlarını elindeki torbaya dolduruyordu.
Korku içinde titredi, yatağa iyice büzülmüş ayaklarını dolu karnına çekmiş öylece bakıyordu.
Adam makyaj masasının üstündeki takılarına ellerini uzatırken
Olanca gücüyle bağırdı. Hırsız telaş içinde elindeki satırı havada salladı. Gözlerini kapayan kadın içinden bildiği duaları okuyor satır ne zaman başıma inecek diye bekliyordu.
Gözlerini açınca beyaz önlüklü birkaç kişi başucundaydı.
Oğlu ve kızı da gelmişti.
Kocası gayet kızgın, bön bön suratına baktı.
“Ölmedin ne vardı bu kadar yiyecek sanki kıtlıktan mı çıktın
Saman elinse samanlık senin derler?”
Ter içindeydi. Hiçbir şey anlamadı burnunda kolunda hortumlar vardı. Kızı ile oğlu neden gelmişti ki, şaşırdı.
“Anne çok şükür ayıldın, korktuk mideni yıkadılar neler çıktı neler sen bu kadar yemeği nasıl yedin”
Aval aval bakıyordu. Ellerini başına götürdü. Sargı yok her şey normaldi. Satırlı adam gözlerinin önüne geldi irkildi.
“Ne oldu ki odaya giren hırsız her şeyimizi çalıyordu.
Adam hiddetlenerek:
Bırak safsatayı ne hırsızı tıka basa yedin kâbus görüyordun. Deli gibi bağırmana uyandım.
Hastaneye zor yetiştirdik. Ter içindeydin tansiyonun çok kötüydü. Lavman yapıp, iğne ile seni kusturdular. Çıkanları görünce hem tiksindim hem utandım görende bu kadın hiçbir şey yememiş mi? Diyecek “
“Haklısın tövbeler olsun bir daha yemem”
“Çok doğru bendende tövbeler olsun seninle bir daha böyle yerlere gitmem”