- 3470 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
BAKÜDEN İSTANBULA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
25 Kasım, sabah saat 8.00. Elimde iki valiz. 9 katlı apartman merdivenlerinden iniyorum. Şans bu ya, asansör çalışmıyor. Güneş halen doğmamış. Hava alaca karanlık Taksi durağına doğru adımlıyorum. Sokakta üç-beş adam görünüyor. Karşıma çıkan ilk taksiye biniyorum.
-Beni havaalanına götürün.
Bakünün semasında doğmakta olan Güneşi seyrederek H.Aliyev havaalanına doğru gidiyoruz. Bir saate yakın müddette havaalanına yetişiyoruz. Valizlerimi taksiden alarak içeri giriyorum. Bekleme salonuna. Uçağın kalkmasına bir saatten fazla var. Birden hatırlıyorum ki cüzdanımdaki para Azeri manatıdır. Hemen döviz bozdurma kasasına yaklaşıyor, manatımı dolarla değişiyorum. Hediye almak için bu kadarı yeter diye düşünüyorum.
Bekleme salonunda İstanbula gidecek insanlar arasında hem Azeriler, hem de Türkler var. Ben de yanlarına oturuyorum. Hiç heyecanım yok. Çok rahatım. Bir müddet sonra uçağa biniş için bir-kaç yerden geçiyoruz. Çizmelerimizin çıkartılması bana çok garip geliyor, Azıcık kızarıyorum. Bütün işlemler bittikten sonra uçağın salonuna dâhil oluyoruz. Yanımda iki Azeri bayan oturmuş. Pencereye yakın oturamadığımdan üzülüyorum. Oysaki ben bulutları, dağları, denizleri seyredecektim.
Uçak havaya kalkıyor. Bir anda kocaman şehir ayaklarımızın altında küçüldükçe küçülüyor. Apartmanların terasları oyuncak gibi görünüyor. Beş-on dakika sonra bulutların yüzerinde uçuyor uçağımız. Uçağın kaza kaideleriyle tanışlıktan sonra kızlar yolçulara hizmete başlıyorlar. Çay, kahve, yemekler, tatlılar vs.
Nihayet iki saat kırk dakikadan sonra İstanbulun Atatürk adına havaalanına iniyoruz.
Türkiye kapısında pasaportlara vize vuran bayan ona uzattığım paramı şüpheyle elleyerek:
- Bu para eskidir, işe yaramıyor, başka para ver-diyor.
Bir anda bozuluyorum.
-Hanım, benim başka param yok- diyorum o da pasaportuma vurduğu vizeni söküyor. Hissediyorum ki yanaklarım kızarıyor. Bu zaman arkamda sırasını bekleyen Azeri Bey Efendi bana on iki dolar uzatıyor:
-Al parasını öde.
Utanarak teşekkür ediyorum. Derin bir nefes alarak buradan da uzaklaşıyorum. Son kapıya yaklaşıyorum, kapı açılıyor beni bekleyenler burada olmalıdırlar. İşte bu adam Muzaffer Tekbıyık olmalıdır. Kapıdan giren her bayana acaba Gülnare bumu diye bakıyor. Ben ona:
- Abiiiii- deye sesleniyorum.
Birbirimize sarılıyoruz. Sanki senelerdir tanışız. Birazdan karşımda Aynur Dağlıyı ve oğlu Altayı görüyorum.
-Ay kız merhabalar, hoş geldin.
-Ay kız salam, pardon selam. Necesen?
-Yahşiyim- diyor.
Abimin arabasıyla Aynurun Gaziosmanpaşa semtindeki evine doğru gidiyoruz. Yol boyu İstanbulu seyrediyorum. Bu şehir bana hiç yabancı gelmiyor.
Burası Evcan apartmanı, ikinci kata çıkıyoruz. Aynur zile basıyor, ses yok. Kapıyı anahtarla açıyor. Yaşlı annesi bizi bekleyememiş. Evde sıkılmış komşuya gitmiş. Muzaffer abi, ben ve ev sahipleri antreye dâhil oluyoruz. Bu da Aynurun beyaz tüllü küçük ve şirin odası, hoşuma gidiyor. Küncdeki kafeste iki tane muhabbet kuşu var. Birisi yeşil diğeri mavi Onları sonra severim diye düşünürüm.
Aynur çay getiriyor, bu arada annesi Haticegül geliyor. İsmini Haticegül diyor. benim hafızamda Güllü nine kalıyor. Güllü nineye sarılıyorum:
-Sevdim seni Güllü nine.
Gülümsüyor.
Muhabbet ederek çaylarımızı içiyoruz. Ben de onlar gibi içmek istiyorum. Ama doğrusu alışkın değilim, beceremiyorum ve kıtlama içiyorum. Bu anda aklıma Ahmet Kaytancının Azerbaycan anılarında anlattığı çay içme ehvalatı geliyor. Bak şimdi de onun düştüğü duruma ben düşüyorum. Çayının içine şeker atarak karıştırıp içtiğinde ben çok gülmüştüm:
-Hocam, bizde küçük çocuklar çayı böyle içerler- demiştim.
--Demek ki ben burada çok şeyler öğrenmiş olacağım.
--Nasıl demiş dedeler:
--Çünkü oldun değirmenci, çağır gelsin Köroğlu.
--Muzaffer abiyi yolcu ediyoruz. Aynurla yakın markete gidiyor alış veriş yapıyor eve dönüyoruz. Aynur bana peynirli börek yapıyor. Ben bilmediğim için kenardan bakıyorum. Nihayet sofra kuruluyor dörtlü sofra başına oturuyoruz:
--Aynur nefis olmuş, ellerine sağlık. Sevdim böreklerini.
İstanbula gelme sebebini az kala unutmuştum. Berlaca sitesinin şiir toplantısına katılmak, uzaktan tanıyıp sevdiğim şair arkadaşları yakından görmek, sohbet etmek ve tabii ki şiirlerimi paylaşmak ve şiirlerini dinlemek için gelmişim. Erkenden toplantıya gideceğiz. Muzaffer abim sabah 10.00 da gelip bizi alacak.
Hava çoktan kararmış. Gün nasıl geçti anlayamadım. Amma çok yorulmuşum. Aynur bir şeyler anlatıyor cevap vermeye takatim yok. Uyku beni nerelere götürüyor. İlk defa İstanbulda rüyalarımın koynuna atılıyorum. Rengârenk dünyasında yarınki toplantıdayım.
(devamı var)
23.12.2006
YORUMLAR
Yaralı Ceylan'a bir hoş gelmişsen demek nasip olmadı.
Ama gönüller bir.
Gönüller öylesine bir ki, Hüseyin Gazi gardaşımın yorumunda belirttiği Azeri ve Türk ikilemine yaptığı yoruma da aynen katılıyorum.
Bizler ayrı değiliz. Azeri, Yürük, Çepni, Yüreğir, Peçenek, Kuman, Afşar, Türkmen vesaire, vesaire; hepsi kardeş çocukları. Özde bir, Sınırlar olsa da gönülde sınır yok.
Anılarını paylaşman bizlere de sanki yanındaymışız hissini verdi.
Teşekkürler paylaştığın için.
Sevgiler sana ve Şeki'ye
Selamlar
Ben sizi antoloji.com dan tanıyorum sevgili Gülnare Hanım.
Hoş geldiniz diyorum öncelikl ebu siteye de
İstanbul'daki
O Toplantıya gelmek için çok uğraştım. Ama Eşimin rahatsızlığı sebebi ile gelememiş ve çok üzülmüştüm... Eğer gelmek kısmet olsydı sizinle de tanışacakmışım demekki. O zaman bu güzel yolculuk muhabbetini belki ağzınızdan dinlemiş olacaktım. Neyse Sağlık olsun .
Azerbaycanı ve azerileri çok severim. Köklerim oraya dayanıyor çünkü. Büyük dedelerim Kafkasya muhacirlerindendir...Özellikle Bahtiyar VAHAPZADE'nin Türkiye'deki en büyük hayranlarından biri olarak sizi de kaleminiz sebebi ile kutluyorum.
Her kelimesinin içtenlikle yazıldığına inandığım bu yazınız için de tebrik ediyorum..
Bursa'dan sevgilerimi sunuyorum...
Sevgili Gülnare şirin dilinle anlatıyormuşsun hissine kapıldım. Yaşadıklarını çok güzel aktarmışsın. Duygu katarak.
Yahşi olmuş balam ellerine sağlık:)))
Salamat galasan, sevgimle:)))
"Bekleme salonunda İstanbul' a gidecek insanlar arasında hem Azeriler, hem de Türkler var. "
Azeri Kızı,
Gülnare Hanım,
İstanbul'a gelişini ve sımsıcak duygularını,
yaşadığın heyecanını bizlerle paylaştığın yazını ilgiyle ve zevkle okudum. Sevincim çok büyük, senin adına.
Ancak kabullenemediğim bir iki nokta var,
1. Yorumumun başında tırnak içinde aldığım cümledeki ifade. İstanbul'a gidecek insanlar arasında hen Türkler hem de Azeriler var ifadesi.
Hepimiz Türküz ve aynı soydanız. Azer, Özbek, Kırgız, Tatar, Türkmen hepimiz aynıyız ama bölük pörçük darmadağın bir haldeyiz.
2. Azerbaycan ve Türkiye arasında gümrük, vize, harç ve dolar vs. sorunlarının yaşanıyor olması.
Kırımlı münevver İsmail Gaspıralı Beyin ülküsü olan; Dilde, Fikirde ve İşde birlik, özelde Türk Devletleri arasında, genelde de islam ümmeti arasında gerçekleşmiş olsaydı bu gün yeryüzünün idaresi bizde olabilirdi.
İnşallah yarınlardan ümitliyiz.
Gönül köpüsünü inşaa edelim öncelikle. Duygusal bağları sağlamlaştıralım hele.
Sağlıkla kal.
Selametle kal.