Doğan Güneş
26.8.2016 01:57:33Bir şair tanımıştım..Yazdığı hiç bir şiire,kitabına,makalesine
ismini eklemezdi..
Bilinmeyen bir isimle yazardı..
Gıyabında ödüller verilirdi fakat ödüle layık bulanlar
kime vereceğini bulamazlardı,o yine isimsiz bir mektupla ödülü
ya bir dergiye ya da bir kreşe,(çocuklara) gönderilmesini isterdi..
Bir gün sordum kendisine,neden kendi adını kullanmıyorsun diye..
Yine böyle Hecra gibi çocukluğundan başladı anlatmaya..
Küçükken okul aralarında inşaatlarda çalışırmış ve o zamanlar
çimento kağıtlarına yazarmış şiirlerini..
Lise yıllarına kadar böyle sürmüş şiir serüveni..Taki C Gündoğdu ile
büyük bir tesadüf sonucu karşılaşmalarına dek..
Gündoğdu zor ikna etmiş isimsiz şairi dergide yazması için..
Sonunda dergide de başka bir isimle yazması koşulu ile anlaşmışlar..
Soruma geldi..Cebinden yine bir çimento kağıdına yazılı şiir çıkarıp verdi..
Şiirin sonunda paranteze alınmış bir söz 'Şimdi ben hangi taşa susayım seni'..
'Ben' dedi 'Kendimle birlikte her şeyi bir taşın dibine sustum..
'Sözcüklerim anlatırsa anlatır bundan sonrasını,bu anda kim olduğumun
bir önemi yok ki değil mi'..
İlk anda umutsuzluktan tutalımda olumsuz pek çok şey gelebiliyor
insanın aklına..Oysa dehşet bir duyguydu bu..
Bende sonradan anlamıştım yazık ki..
Hecra da diyorsun ya 'Ah,ben kime anlatıyorum ki,
insan anlatır mı hiç derdini bir taşa' İnsan bir taşa susuyorsa senin
konuşmaların çatlağını bulan suya dönüşmüştür çoktan..
Hecra dönem filmleri tadında teatral bir seneryo gibi Hena..Sevgiler..