1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1530
Okunma

Kurşun batırılmış telvelerde şekilleniyordu kaderimiz
Tek saniyesine bile hükmedemediğimiz zamana rağmen
Nedense hep çizemediğimiz sınırlara sahip çıkıyorduk;
Binemediğimiz atlara,
Serinliğine hasret kaldığımız dağlara,
Gelecek sandığımız umutlara…
Dört mevsimi aynı anda yaşama arzumuz da cabasıydı
Sanki ayrı ayrı tam yaşayıp da özümsemişiz gibi.
Bir merkez etrafında dönen cisimlere benziyorduk
Gittikçe uzaklaşırken, tutunduğumuzu sanıyorduk.
Bir taraftan da kanıyorduk,
Utanıyorduk… ve de inanıyorduk!
İnanmak güzeldi aslında
Tok tutmasa da dik tutuyordu.
Sahi söyler misin?
Kan parası mıydı aşkımıza verdiğin o gülümseme
O dokunuş!...
Kirpik bulutlarının arkasına saklanan
O kaçamak bakış…
Gelmelere kapalı gidişine miydi iç çekişin?
Zaman senin anaforunda burgulanırken
Katline vacip hükmünü icra ediyordu gidişin
Goncanın üstüne kar yağıyordu,
Kelebek ıslanıyordu yağmurda
Ayaz, zemheri gelmeden ısırıyordu yüzleri
Bir kurşun sürülüyordu gözlerinin namlusuna
Kör mü kör, serseri mi serseri….
Tamam; gitmesine gidiyordun da
Hiç aklında var mıydı dönmek geri?
Korlanmış demiri tutmak gibiydi bu karar
Dumanlar çıkarken, gülümsemenin neresi iyiydi?
Göz pınarlarını kurutmanın,
Boğaza oturan yumruğu yutmanın,
Unutamayacağımızı bildiğimiz her şeyi,
Güya unutacağımızı sanmanın neresi iyiydi?
Oysa bir nefeslik susabilmede
Ne hikmetler vardı…
Sen gidiyorum demeseydin,
Ben gitme diyebilseydim
Kıyamet mi kopardı?
01-02-2016 /Ankara
Bilal BÜTÜN
5.0
100% (1)