4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1019
Okunma
Nazenin bir çığlığa dönüşür içimde umutlar
Kopardım göğü dalından matem renginde geceler
Kurşuni yüreğim sızladı sebepsiz kızdım yıldızlara
Senin gibi avuçlarımdan uzak durmalarına dayanamadım
Tatlı diline adım ne güzel yakışırdı
Susardım dağlar konuşurdu senin yanında
Yalnızlığımda eski bir türkü dile gelirdi
Şimdi kandan kuleler inşa ediyorum yaralı saraylarıma
Ve yaşam düşer uçurumunun kıyılarına
Sade bir ölümle karşılar beni intiharlar
Yalnızca ölüler anlar ruhun ebedi türküsünü
Karanlık çökerken mezarlara
Soylu bir küheylanın kükreyen destanı duyulur
Haykıran isyanlar karışırken sessiz ihtilallere
Duyar güllerin ince yaprakları
Gecenin kuytusuna mevzilenmiş kara gölgeleri
Kusarken hasreti sensizliğin tozlu kaldırımlarına
Aşkı yutmadan önce içmek gerekir
Gerisi boş laf kalabalığı satırların kanayan mavisinde
Sevdanın yan etkileri karşılar beni
Gözlerde bağışlanması zor günahlar
Aykırı yalnızlığıma dokunur kalpteki siyahlar
Kuşatılmış bir kent yalnızlığıdır
Seni içimde özleyerek yaşamak
Gözyaşlarımı diri diri yakmak ağlarken
Bir serçenin kanatsız kalışıdır gidişin
Bir şehrin ışıklarının birer birer sönmesidir gidişin
Beni bağışla unutamadım gözlerinin karasını
Dindiremedim zamansız inleyen boşluğunun yarasını
Şunu bil ki gülüm
Her aşk kendi içinde derin bir intihardır
Hasretin koynunda nefessiz kalmanın adıdır ölüm
Senden sonrası sadece zulüm
Yürek sarhoştur, akıl kördür yokluğunda
Aşkın yurdunda gurbeti solursun sıla diye
Bahar bile yalnızlığı kuşanır
Kuğular sevdanın gölünde
Kendi aynalarında kendi gölgelerine meftun
Sevgiler sahipsiz sevgiler karşılıksız
Yüreğimse bir tek sana vurgun…
22 03 2008
Hüseyin Özbay