8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1154
Okunma

boş geçen bir hayatın üstünden
tam yirmi altı yıl geçti
yaşamışız öle böle derken
bunca sene
karşılaştığımız onca
güzel şeyin yanında
gölgesinde kalan
bir yığın yıkıntı
ve bir nisan ayının
ikinci haftası
günlerdense cumartesi
akşama çalan bir an
gök yüzü kızıl bir yaz edasında
tanıdım seni
nisanla gelen yazın mutluluğu gibiydin
içimde doğayla aynı anda açan
kayısı ağaçlarının çiçekleri
sen diye müjdeliyordu aşkı
gör diyordu gönlüme
o senin çiçeklerin
kayısı ağacı sana açtı
meyvası senin
hadi uzan
uzan da tut dalından
ayrılma
ayrılma kapansada tomurcukları/
içinde bükül
çiçeğine saklan
kokusunda beslen
bir daki nisanlara eriş
tutundum bugun olanadek
bir an bile bırakmadan
ama bazen aşk acıdır
çiçek kurudur bazen
saklayamazsın
ufalanıverir avuçlarında
sayfalar dan dökülüverir
kuru bir gül yaprağı gibi
şimdi yaşarken ben,
nisanları atlayan seneleri
yaşıyorum
ve içimde bir buruk
mısra ile
nerde bir kayısı ağacı görsem kaçıyorum
Uçuk.........