4
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
866
Okunma
Hangi şafağa kadar devam edecekti
gözlerimdeki kılcal damarlarin çıtırtısı
Uykusuz’luguma ver
Demiştim
ondanmi herkes orada..
ah aklımın hırpalanmış yanı
Hissedebilmek icin ellerimle yoklarken dünyayı,,
nöbetleşe uyurduk doğuma hazırlanan gebe hayallerle
Korkuya bilinçli yaşayalı yitik zaman
Düşürebilirdim
ölebilirdim
Ölebilirdi yüzünüzde
soyutlaşan ben in izdüşümü
’Bütün kadınların el yazısı aynı’
dedi kör bir adam bana bakıp
Tuzdan eskitilmiş yüzüm soyulurken topraga
Inanın
tanınmamak koymaz bana
Tanıtırım
Dedim
Kendimi birkaç satırla
Yada bir destanla
parşömen olup,kazıntılar arasından çıktığımda
tanımayacaklar mı beni nasılsa
Belki ellerindeki kanı silerek birileri
Ölu doğumlarımı anlatacak
Anlatılmayacak
Diri katliamlar
Karanlığı yırtamazken ne diye doğar bu güneş?
Sabah niye olur ki uykular çekilmezken?
Sorularımı büyüten şu nefes ,
darlığını çekiyor hayatın şimdi
düşündükçe
avuçlarıma düşen
cenin halindeki hayallerimle mesh
ediyorum alın yazımı
El yazım bile değişiyor mürekkebbin rengi kızıla çalarken
Laternanın notasında karışıklık yaratmasa şu bam telim
inanacağım mitolojiye
Eros
Poseidion
Ares
Hera
Damarlarıma asılan çıtırtı buyumeden ,
atsa elini..
derken..
cenin son nefesinde
yetisemedi
Tanrilar
ve
verdi nefesini
Ellerimle yokladım dünyayı
Hisssedemedim
El
Yazsın yazı’mı parşömenlere şimdi
şiar
5.0
100% (13)