20
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
3102
Okunma

Kalabalık yitişlerin, münafık kelamların yok saydığı
Hiçlik yüklü trenlerin taşıdığı
Küçük bir çocuk kadar pür neşe
Faklılığın yoksun kıldığı
O türetilmişlik tüketilmişliklerden arda kalan
Ve ansızın sırıtan bir mecalsizlikle
Kıble bildiğim yörüngemde konuşlansam da
Koşutlu imgelerin farkına varıp da yüzü suyu hürmetine
Şu kırılgan şarkıda devinen adım kadar.
Sitemkârım altı üstü
Devingen bir ruhun kıyısında arda kalan bir ardıç kuşu
Kadar ürkek mizacım:
Yitip gitmelerin ertesinde nail olamadığım ne varsa,
Sünepe bir korku kadar önyargılı
Hele ki o çatık kaşlarımın ardına gizlenen gözyaşlarım,
Hükümranlığında kırık bir lehçenin tasarrufunda
Üç beş sakil tümce:
Saklı bir yitim, gözü pek bir edimde
Peyda olan sancılı bir ölüm:
Doğmak gecenin erdiği sabahta
Yine de eremediğim o yaka
Her daim ayrılık yüklü med-cezir akşamlarında:
Kırık bir güftenin dibinde
Adlandıramadığım bir ön yargı kadar akla zarar,
Külliyen yalan aşka dair nükseden o tükeniş
Bir kez mihrap bellemişken makamsız bir ayrılığı.
Kanatılmış hezeyanların bileşkesinde
Soluklandığım kıtaların ilk hecesinde:
Devindikçe noksan kılınan
Yine de rağbet ettiğim rahvan bir yalnızlık:
Kıdemli hükümlerin soldurduğu çiy tanecikleri,
Hükümranlığında onca gel-gitin
Nükseden aşk tanrısı:
Var oluşun hegemonyasında savsaklarken kırık mizacını
Yeti bildiği o dirayetsizlikte saklı aslında
Başa dönüp çıktığı o yörünge,
İzbelerin durakları ihlal ettiği
Hükmü yitik bir cümlenin son harfinde gizil:
Hele ki o girizgâhta tüten aşk ateşi.
Kırılgan büyüsü sararken başımı
Efkâra rest çekip konuşlandığım engebelerin kıyısında
Bir nebze de olsa ödün vermezken
Sıyırdığım dönemeçler
Kaygan zeminleri bilediğim bir bıçağın sırtında yaşamaksa
Düşen payıma:
Gönülden kocaman bir Eyvallah
İstifli yetilerin durağanlığında
Sığındığım gök kubbe.
5.0
100% (35)