1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
946
Okunma
ayaklarım camdan,
yürüyordum değmeden et ve kemik yığını arasında
yüzyıl sürüyor çığlığımız, çözüldü bağlandığı yerden bulut
sürülmüştü terin, saçlarıma
bir yerden koyu bir uçurum misali düştüm
koskoca bir gel’dim,
sen zavallı bir “git"
içimi isledim
içinin duvarlarına
görmedin
yandım, yarımdım
söndüm çok sonra
ellerinin buzul çağı
eriyen ve düşen rüzgarında
gökyüzünü koklayarak öldüm
ve yine zamandı sürünüp duran bileklerime
gidip gözlerinin üstünü örttüm
5.0
100% (4)