8
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
2072
Okunma

özlemek, sıyırır atar içini insanın
çıkardım buluttan elbisemi,
yaralarımdan kaç geçti zaman
kendimi uğurladım çoğu kez ardımda kalan kapılardan
ve seni karşıladım
uzun soluklu bir mahkumu, görüş günü karşılar gibi
çıban uykular battı, süngüler deşti
aklım; yandıkça yeşeren ormandı
korkunun atlasında kaybolmuştum
bir merhaba kadar gerçekti dokunmak
gel acıları üleşelim dedin
herkes kendi derdinin kıymetini bilsin
yağmur yasaklı sokaklarda ölüyordu durmadan bulutlar
susmayı çok konuşanlardan öğrendik
ve yattık sol yanı boş odalara
bir çiçek değse aklı oynuyordu gecenin
simsiyah düşüyorduk zamanın çelmesine
ve ne güzeldi kanmak bir parmak bala, yalnızca açlıktan
suya terliyordu içimizin çölü
ırmaklarımızın paçası kısa kalsa da boyumuza
insan dediğin yeryüzü tohumu,
eşelediği toprak kadar aklı yok
her şeye kafa tutuyor durmadan
bunu bir tek ikimiz biliyoruz
aramızda kaybolan o mesafeden hiç akmıyor zaman
ölümün yüzündeki gevrek gülümseme rahatsız
kumumuz geçmiyor eleğinden denizlerin
ki denizler öyle dar, rüzgar böylesine yan yatarken koynuna
ters çevirmişler içimizi dışımızı
kir göstermiyor ruhumuzun kumaşı
5.0
100% (20)