5
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
2408
Okunma

Yalvaç Otobüsleri
Koca Çınar’ın yakınında Devlet Han Camiî
suratsız bir benzinci
adı üstünde Gavur Avni,
“camcı cavır” da derlerdi,
İngilterede tahsil etmiş, ne okuduysa
şimdi benzinci
ne zaman görsem mahçup olurdum
korkardım,
neyse onu kızdıran
suçlusu benmişim gibi gelirdi
suratı hep eğri
bir şişe gazyağını konuşmadan ölçer verirdi,
sanırım hak geçirmezdi,
cami arkasındaki meydan
yazları
buğday pazarı
hem de "şe(hi)rler arası" otobüs terminali
küllükleri izmaritli
içerisi, rafları tozlu, koltukları eski
ceberut şoförü, otobüs sahibi,
şeytana pabucunu ters giydirir muavini
külüstür "Yalvaç Otobüsleri"
ak çarlı yaşlı kadınlar
çar altından ellerini göstermeden
burunlarını tutarlar
başkalarının o şansı yok öğürürdüler
önde birkaç kişilik kalburüstü ekabir takımı
yoz memleket kültürüyle öğünürdüler
“sen olmasan”
“senin yerinde kim olursa olsun”
valla-talla başaramazdı
diye birbirlerine çanak tutarlardı,
hemen arkasındakiler de
onladan geri kalmazlardı..
“evelallah valla abem bitanedir!”
“variverdi”
“yakasına yapıştı”
“esti-yağdı-gürledi”
“yanlarına bırakmadı”
“evellah kimin abeysi”
“falan zaman da şunu yaptı”
“filan zaman bunu dedi”
“dediğini yaptı”
çala-kalem aktarırlardı
aslında şahit olmadıkları olayları
muhatap kıskanırdı dalkavukları
sevimsiz,
kirli sakallı, örme takkeli biri
sigara aralarında
"-bartaıs, bartaıs, bartaaoouu"
’Ispartaya hemen kalkıyor’ anlamında
soranlara
"-sahat yarımda galkıyo"
insanları otobüste bekletirdi
sabırsızlananlara "gelecekle(r) va(r) da
gelivesinle de gedelim"
…
“-ayıbolmasın bizim olan”
tam demiş, araba dolmayınca
ya da otobüsçünün gönlü olmayınca
yarıma ertelemiştir kafasınca
kimsenin geleceği yoktur aslında..
yarımlar tama ulaştıktan çok sonra
kızgın, sert bakışla soranlara
"-beş dakka daa bekleyelim
gelseler de, gelmeseler de gedelim
rol çalar..güya ikaz eder, numaradan
“-sahatında gakalım bizimo(ğ)lan"
kendince oyalardı bekleyenleri
işin aslı yolcular çaresizdi
"memleket sapa olunşa" derlerdi,
Sıradan yolcular bir köşeye domuşur
suratını asardı,
kimse kimseyle konuşmaz, boynunu büker susardı
çoğu, bahtına küser
sigara üstüne sigara içerdi
istisnasız herkes içinden söverdi
ala takkeli adam kendince akıllı geçinmeye
yolcuları bekletmeye
devam ederdi
birkaç sarı dişli, kirli sakallı suratsız,
sigara öksürüklü, örme ala takkeli
deynekçibaşı deynekçi,
elinden bir şey gelmez zavallının biri
ne otobüsün ortaklarından biridir
ne o işten köşe dönendir,
ne de verseler eline otobüsü sürebilir
ama herkese göre sıkıntının kaynağı o idi,
otobüs hareket eder neden sonra,
kimse takmasa da o işaret verirdi..
“-topla.. topla.. topla”
otobüste şoförün sevdiği havalar
şoför; havalı, ceberrut, kibirli,
asar, biçer, döver, söver, durur-kalkar
seven-sevmeyen var demez
çoluk-çocuk varmış fark etmez,
öndeki goygoyculara da ikram eder,
kimse içmese de o illa sigara içer
Allahın yeryüzü temsilcisi
canlar ona emanetti
bağrı açık, elleri direksiyonda, yönü arkada
ön taraftaki sözde hoşgörülü yolculara
bagajdan fazla para almasının nedenlerini,
haramın helalın hikmetini
eski ortaklarının geçimsizliklerini
kadın-kız varmış, umursamaz,
lafını esirgemez, ses tonunu kısmaz
kanırta-kanırta söver
“-haksız mıyın abü” der
haklılığını tastikletirdi
yetim kaldıklarında; kardeşlerini
ne fedakarlıklarla adam ettiğini
küçük biraderine sahip çıkmanın faziletlerini
yüksek ahlakın, erdemin hikmetlerini
kayınpederinin kerametini,
hanımının desteğini, bereketini,
alınterinin, asaletin, fakirliğin nimetini
dedi-kodulara,
çanak sorulara,
kendince özel, cevaplar tafsilatlı
her hikayenin kahramanı
elbette bizatihi kendisi,
o görmüş, keşfetmiş, söylemiş, yaptırmış yapmış,
gaza basmış, direksiyona yapışmış,
ballandıra ballandıra
anlatır bütün teferruatıyla
nerelerden nasıl geldiğini,
anlatır, sorulmadan,
arada bir sömürür “c(ığ)aradan”
hayatı roman
işte.. o da kendince bir efsaneydi
arada bir birilerine
“-Yedi ceddi gahrossun”
birileri için de
“-Allah Irazı Ossun”u yineledi
sokak başlarında,
Yağcılar’da, (Hü)Yüklü de
Eğirler, Köprübaşında durup
dolu otobüse duraktaki yolcuları alır
Kötürnek’te iniverip bagajları yerleştirir
Dörtyol’da Yakaköy’den koşuşturanlar beklenir
bilet, hatta bagaj paralarını alır,
arka kapıdan tıkarak bindirir..
ayaktakileri öne doğru yanaştırır.
para üstünü gecirgetmeyi hüner sanır
“-bi işimiz o mu Allasen boba yau,
sankı gaşdık, töbe töbe” fırsatını bulmuşken sinkaf edilir,
oysa herkes bilir,
muavin, ortak, şoför elbirlik inkar gelinir,
itiraz üzerine tehdit gelir
olmadı “unutdum ayağı”na yatılır
“-gök görmemişlik zor vallahi-billahi”
söylenilir de söylenilir..
“-emmim-dayım hepsinden aldım payım
kıllarını bile gıpıratmadılar şertle(r) şert ossun
garsunnug etdim, lokanta aldım
mavınnig etdim, otopuscuyun
içinde zerre mkdar heram ossa ey de
bi yerde tökezirdim de(ğil) mi abe(y).”
..
“dematları ben buldum,
düğünnerini ben etdim gız gardaşlarımın,
hinci selam alıp ve(r)mezle(r)
va(r)sın ve(r)mesinne(r)
heş birine e(h)tiyacım yok,
hepiciğini üst-üsde satın alırın evelallah
isdeceğsen Allah’dan isteycen boba!
heş gorkma! verir Allah”
şoför kim olursa olsun hikaye;
bu minval üzere devam ederdi.
“cığara üstüne cığara”lar tellenir,
muhabbete katılanlara da zorla ikram edilir,
ya da pek oralı olmayanlar
bu ikramla mevzuya dahil edilir
ön taraftaki birkaç kişi ile konu genişletilir,
derken memleketin çocuğu milletvekili
milletvekilinin sözde hizmetlerini
yatırım, tayin, meclisteki çalışmalar..
kendisi mebusun sağ koludur ya
hemen her şeyi bilir
hemen her konuda
düşüncesi, söylediklerini..
bire bin katılıp, bir bir anlatır,
öndeki zavata tasdik ettirilir tabii,
bu arada kimsenin muhalefetine tahammül edilmez
muhabbet koyulaşsa da kimseye yol verilmez
“-evel Allah ikki sahatta Isbarta’dayız”
beyaz yemenili şişman kadınlarda aynı dua
“-işallah gazasız-belasız Isbarta’ya varı(rı)z”
“-gözel Irapbım sen bak-gör, tani, gay(r)i”
kazara geçilmeyegörmez mi, adama takar
canlar Allaha değil-ona emanet
rica-minnet, yalvar-yakar kim takar
kimi-kime şikayet
şöyle aynadan ters, ters bakar
olmadı kafa sallar, hareket çeker, asabi
“-alıvecen eline ilevyeyi”
kazara bagaj parası yüzünden öfkeli
ufak-tefek topak yoşuk kıravatlı biri
“ayakta yolcu yasak değil mi”
demiş bulunmaz mı, haydiiii…
“-ulen sa(n)ğa ne arkadaş,
depemin tasını attırma şindi
guca(ğı)nda mı oturdacan yau
yonusa adam depene mi çıkdı
otur-oturduğun yerde lök gibi”
…………
“-bu anasına satımın su yakmayoru”
ged otur yerine,
depemin tasını atdırtma hinci”
o ufak-tefek adam için birileri,
“-kahrolasıca” dese
kaça para
kalkmasaydı
“boyundan büyük iş”lere
elleri üç devirli,
başları çarlı,
tombul ninelerin duaları
bütün yolculara yeterdi aslında..
otobüs hızını kesmedi,
“gıçı yere yakın”
kerameti kendinden menkul zıpçıktı
bilmem kime, neyi ispatlayacaktı
demediğini koymadı; bir yandan şoför,
diğer yandan otobüs sahibi
yetmedi şoförün çıraklıktan gelme
-sonradan görme-genç kardeşi
arada bir de ön tarafta oturan
yalakalık yapmak zorunda olan diğerleri
yanıbaşında bir teskin edici de naçar,
sırtını tapbıklayıp ufak-tefek adama
sen sanısın aslan
“-maksat şöfer sinirleşmesin abem,
zaten asabi.”
……..
ya da bir başkası;
“-helbet sen haklısın bizimo(ğ)lan
Allah mafaza döker gor hepiciğmizi
Ümmet-i Müslümanın çoluk-çucu(ğu) var
Alla(hı)n aşgına sen susuvi”
…………….
“-Alla(hı)m sen goru Ya Rebbi
hepiciğimizi Ümmet-i Müslimanı,
şefatından mahrım etme
iyman-Gur’an nasib et Ya-Rebbii”
bir yandan şoför,
diğer yandan otobüs sahibi
yetmedi şoförün genç kardeşi
arada bir de ön tarafta oturan
kendini yalakalık yapmak zorunda hisseden birileri
aşdılar a(ğı)zlarını-yumdular ğözlerini..
…
“-senin grizden habarın vaa mı?”
…
“-almayalım da vatandaş yolda mı ga(l)ssın”
…
“-bunun önü bayram,
…
sen heş yolda-belde galmadın haralda”
…
“-bi tarafdan bayram öğü,
d(iğ)er yandan sevkiyet zamanı
hacıya ğetdi onca araba
ha “vetandaş yolda-belde galmasın” dedik
..
suş mu işledik”
“-tabi senin işler ayna, çal çal oyna de(ğil) mi”
iki saat söylenip durdular
şoför, muavin ve otobüse ortaklar
bir de;
kraldan fazla kralcı olanlar
uzattıkça-uzatıp, şoförü doldurdu
kendince “krala yağcılık” yaptığını sananlar
…
“-Akmescit’den benzin alcağdım unutdurdu
pezevenk zibini
tööbe, tööbe, sen sabır ver Ya-Rebbi,
bak-gör ga(y)ri”
“-endirivecen hıyarı,
bi de sen bekle de gör bakalım deycen
ö(ğ)ren bi Hanyayı-Gonyayı”
..
“-bak bakalım dünya kaş b(e)öcek”
..
“-adam şindi benden bi ğözel dayak yeycek”
…
“-ulen hurda ğarı-ğız olmaycağdı da
töbe estağfirullay ya!”
şöferler unutdu yolu-yolcuları
yerden bitme adamda mangal gibi yürek,
“-bulmuşsunuz garibenneri,
hacıhasan başkesen,
dediğiniz-dedik, çaldığınız düdük
millet mezbur tabi”
“-ülen gapba felek
şurda garı-gız, çoluk-çocuk
olmayacağıdı da görce(ği)din sen
“en ülen aşşa” deycen
endirecen
eline alcan ilevyeyi, ya da ordan,
pinar dalından bi gızılcık zopası
bascan deyusun gıçına-gıçına”
şöfer sussa kardeşi devam ediyor
“-yermin-yememin”
gözünden manzarayı canlandıran
yalakalardan biri gülüyor
ötekilerde bu yalabığa eşlik ediyor
ama bu “garsunnug”dan gelen
hissedar şoförü
teskin etmiyor,
küfrettikçe sinirleniyor,
sinirlendikçe oflayıp-puflayıp, küfrediyor…
endişelerden kurtarma gayretiyle biri
yolun ayırdığı kayaya yaklaşmadan daha
kayayı gösteriyor
hararetli, canlı, sevinçli
“-işde burada
adamın atı denize uşmuş daa
altın kakmalı eğeriynen
adam “atım da atım amma
eğerim de eğerim” deye a(ğ)lamış da
“Eğerim ” denilmiş bura(ya) o yüzden”
eğerim mi, Eğirdir mi, Eğridir mi,
insanlar katılıyor Eğirdir yarenliklerine
“-güçcük de bi yer emme”
“-emme arazisi bitek”
“-alması bizikinin iki gatı”
“-göl bunnara çalışıyo”
“-hu göl Yalavaş da olcağdı da….”
“-Kemik Hasdanası burda……”
“-Gomando Alayı burda…”
“-Zirat Mekdebi demişsin öyle”
“-Govada burda”
“-Yaleveş dee ne vaa Allasen he!
ne hasdanesi vaa ne dokduru,
varısa da yoğusa da bi suyu
gışın sovuk, yazın ısıcak, havadar deği”
“-öyle deme gurbetdekinne(r) bili memliketi
sana ne va(r) tabi,
şoför Eğridir muhabbetine
pek itibar etmez,
gözlerini kısarak
dudaklarını büzerek
hakim olamaz
sinirine, nefesine
kesik-kesik, derin derin
burnundan soluyarak
yumruklarını sıkar
“sana gösdermezsem namerdin” dercesine
aynadan adama başını sallar
bir yandanda gaza basar
yanımdakı “-sanki tabakhaneye
bok etişdiriyollar”
“-boş ver bi de sen girme”
“du(r) ga(yri) bi de sennen uraşmayalım hinci”
adam da dik dik ona doğru
“-yok ya bizim elimiz armıt toplayoru”
“-başıma tebelleş oldu herif”
yerinden fırlayarak,
“-ulaaayın bela mısın ulan! he!
sen benim başıma bela mısın”
Alla(hı)nı seven beni dutmasın”
araba viraja girer
karşısından geleni geç fark eder
araba yoldan çıkar
bir sağa bir sola yalpa yapar
“-ee gardış Alla(hı)n emri”
“-eşhedü enla ilaha illallah”
“-estağfirullah”
“-Alla(hı)m, Alla(hı)m”
“-ayynaa”
“-ayyenna”
“-töbe töbe töbe”
“-Allah Ya Rebbim Ya Resullah”
“-geşmiş osun, ay gardış
valla verilmiş sadakamız varımış”
kim bilir ne zaman nasıl kime verildi
“-ay gelinimiiiz bi senelerde böyle
Eğirler Deresine yuvarlandıydık
Başçavışın getdiğiynen galdı işde
“-Allah rahmet eylesin”
“-kazadan sen goru Allahım”
“-emekli parası
nasip olmaycağmış demek kiyne
üş çocuğuynan gala-ğaldı
gepe-ğenş Gülhanım”
“-otoposta kırk-elli ğişi varıdık
o, guca(ğı)nda çocuğuynan hanımı höyle,
biz yengenine enkirde yan yanaydık
ölşmek ğibi olmasın emme
Kötürnek belini aşıvıdık
öğümüzde ak bi taksi,
taksiyi gurtarıvıramadık
gözümüzü hasdane de aşdık”
“-Allah muhafaza”
“-n’olurdu sollamasa”
“-Allahın hekmeti,
Gülhanım gızları gelin etdi,
etişdirdi meendis etdi İbrahim’i”
DİPNOTLAR
kalburüstü: saygın, seçkin, makam sahibi, zengin,
sapa: sapılarak ulaşılan,ana yol üzerinde olmayan
domuşmak: surat asmak, kendi-kendine kahırlanmak, çehrelenmek, küsmek, güçsüzlük içinde öfkelenmek, ancak isyan edememek, hesap soramamak, büzülüp oturmak, selam alıp vermemek
geçimsizlik: birbiri ile iyi ilişkileri olmak zorunda olan kardeş, eş, komşu, ortak ya da yakın akrabalar arasındaki anlaşamamazlık
yemeni: burada yaşlı kadınlarca kullanılan işlemesiz tülbent kasdedilmektedir.
Lök: yaşlı, yorgun deve, burada olur olmaza ortaya çıkma, senden beklenen dışında bir şey yapma, ortalığı karıştırma anlamında kullanılmaktadır
tapbıklamak: hafifçe avuç içiyle vurarak gönlünü almak, sırtını sıvazlamak
Eğerim: Gelendost-Eğridir arasında yoğun virajlı bölge
tebelleş olmak: kavgada ısrar etmek, çekişmeyi bitirmemek
enkirde/eğkirde/ekirde/endekirde/endeğirde: senin olduğun yerde, orada daha çok burada-şurada anlamında)
aşıvıdık : aşıverdik, öbürtarafa geçtik
Resim Murat Özsevim
5.0
100% (9)