Öyle!
Mütefekkirâne nefret etmek hayattan!
"Yeşil metalden yapılmış oymalı kapı anahtarlığından
Dönüp dönüp sokak başını seyrederken
Saçımın bana söylediklerini tekrarlar dilim hadsizce
"Geriye doğru yaşama" der kalın harflerle
Hangi idrak terazisiyle tartmalıyım bu söyle mi ki
Bir kaç tel kendiliğinden ağarsın." Hikâyeler anlatırken
insanların yüzleri
gerçeği izler gözlerimden
Bir parça değiştirip tekrar başa alırım erişemediğim mutluluk sahnelerini
Yeni isimlerle tekrar tekrar anlatmalıyım ki
Susayarak konuşmalarımın ibadet vakti geçmeli
Yani evet,
Eğer yaşıyorsa, aklımın sırtını sıvazlayıp yetimhaneye bırakmalarını engellerim belki
Yoksa hergün gayr-i meşru cümleler kurup
Salarım sayfaların satır başlarına
Madem, insan olmakla
Oldukça uzun ve karışık bir formu doldurmakla mükellef bu can
Öyle ise
Parmaklıklı pencereler önümde diz çöksün ki
En ziyân kelimerleri delip-deşip
Kanata kanata yazacağım özgeçmişimi
Çoktan ayrıldım aynada ki kadının hislerinden
Giydim ceketini, bağcıklarını bağlayıp ayakkabılarının çektim kapısını
ardımdan Gözlerim yaşardı şiir
Şimdi değil birazdan!
Kopacak bir sıkımlık canımın kıyâmeti
Kefaretini ödeyemiyeceğim ağır harfler düşürme dilimden
En derin nefretimle
Sırf sevdiklerim benden tasarruf etsin diye
Son nefesime kadar ya da
İnsanlar beni unutuncaya kadar susmak istiyorum...
Zeynep Ece Eren