25
Yorum
52
Beğeni
0,0
Puan
2817
Okunma

Susmanın yorgunluğu da, insan kalabilmenin kırgınlığı da,bazen dayanılır gibi değil...
Dağ tutkunu bir kırlangıç
aşıp geldi adam bildiğim tüm mesafeleri
Tek istediğim gülüşünün kıyısında bana yer vermesiydi.
bir karıncayı bile incitmeyecek kadar merhametli iken gözümde
hiç olmamış birini gördüm
köprücük kemiklerimde.
Sızlattı kağıt kesiği bir sızı burnumun ucunu
Küçük rolümü gördüm büyük oyununun içinde.
Perdeler kapandığında anlamıştım ki;
’’Issız bir adamdı ’’Kimse iyileştiremeyecekti O’nu....
İsterdim ki;Benim gözümden baksaydı bir kez bana ...
Görebilseydi ölmeden önce aşkın güzelliğini
içine kaçan kelebeklerin coşkun çırpınışlarında...
Yıkayıp denizin maviliğinde bedenini
vira vira deseydi mutluluğa...
Nefesi nefesimde
sarmaş dolaş sevinçle uyansaydı sabahlara.
Isıtmaya çalışsaydı buz tutmuş ellerimi alıp nasırlı avuçlarında.
Nefes alış verişimin huzurunu
hissetseydi boynunun kuytularında
Çok üşüyorum dediğimde sevgisiyle örtseydi üzerimi.
gözlerimin dolduğunu
içimin acıdığını hissederdi belki o zaman...
Boyarken ayakkabılarımı
aldırış etmeseydi ellerinin lekelenmesine
Yıkarken çamaşırlarımı aldırmasaydı sırılsıklam oluşlarına.
Yalansız bir çoşkuyu
gözleri kapalı güveni bulurdu sonsuzluğunun içinde
Ovalarken ağrıyan yerlerimi sevgiyle
ayak tabanından avuç içine
duymazdı romatizmalı ellerinin sızısını.
Tüm ihtimalleri de alarak yanına
göç etmeseydi doğru bildiği yanlışlara...
Dönülmeyecek mesafelerde olmazdı
ruhuna sığınak ararken vurulmazdı kendi mermi kovanıyla
Kim bilir belki de;
Çürümüş menekşelere haykırmazdı yazdıklarında....
Yosun tutan kalbin korku tüneli gibi Issız Adam.
Kayıp da düşmek hatta sakat kalmak var.
Koşarak belkilerin peşinden bir elim sende
bir elim gelecekte mendil sallar gibi olmak da var...
Ne kırgınım, ne de kızgın...
Tescillendi yiğitliğin haksızlığının dergahında
helal olsun haklarım nur topu pişmanlıklarıma...
İşte çoğulum artık-yalnızlık senin olsun
zamanın eli çekip çıkaracaktır beni düzlüğe
umutsuzluk çığı düşmeden üzerime...
Heveskar ruhumu tırmalayıp durdukça
benden önce giyindiğin beden...
Titrer içimin kırılganlığında sisli aleviyle bir lamba
Hazinedir ayrılık şarkıları bazen
düğümlenir fay çatlağı gibi boğazıma.
Mezar karanlığı sevda parçalanır penceremde
demli bir çay eşlik eder yağmurca elvedaya
Çileyi kuşanır taşra,alışkındır desem de bu denli acılara...
Ferda Özsoy