6
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1179
Okunma

kuşku bir çöl gibi
sere serpe uzanmasın arka sokaklarında
çelme taktığın putlarını
çek önümden
delitay kanım
dağların şahikasında kayan asi nehir…
kaç kaya ufalandı topuklarımda
gün ağırdı
gün battı yastığımda
gözümü kırpmadan tarumar ettim gönül harmanını
yine de yetemedim sana istanbul’um
çek önümden insandan putlarını
ne kısa soluklu bir rüzgar
ne kasırgadır kopan yüreğimde
dirim bir volkandır savrulan
aşkın kol gezdiği yaşlarda
sahipsizdi içimdeki kır çiçeklerim
ey istanbul
illaki gül istedin benden
gül ise
meftundur laleye bilmez misin
ey ibrahim peygamberi serinleten ateş
çıra gibi tutuşan tutkularımı da serinlete bilir misin
anla istanbul ‘ um
yok ufkunda bana su taşıyan karıncaların
ölmeden öldüm
piştim pera ‘nın karanlık sokaklarında
kavruldum
dicle ‘ nin sularında küllerim
bütün ihtişamınla ey kibirli şehir
aşkın kalbi doğudadır
eros ‘una söyle toplasın oklarını
bunu böyle bilesin
gönül gençyılmaz
5.0
100% (7)