1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2168
Okunma

Ardından gözlerim balkondaki ipte asılı kalan kışlık manto
Hiç gelmeyecek yazlar sabahını bekliyorum
Çiçekli, kuşlu elbiseler düşü
Gece daha bir koyu
Ayaz rengi bir ürperti
Daha bir üşüyor
Saydam çiğ taneleri
Sırtımı saran ıslak saçlar
Bedenim buzlar ülkesini andırıyor
Anlatmaya çalıştığım beklemelerden yoruldum
Neyi beklerken, neye üşüdüğümü
Olanları tahmin etmenin dinmez sızısından
Ve her tahminimin ezber gibi çıkmasından
Bir ezberimin ihanet edemediği aklımdan
İri damlaları sakladığım koyu, iri gözlerimden
Kuşlara inanmanın yalan bir uçuş düzenlemesinden
İnandığımda gökyüzündeki yalandan varoluşumdan bıktım
Düşünce nasıl da gerçeklediğini kâbusların
Kanadımdaki onarılmaz kırıklardan öğrendim
Çay bardağında küçük çiçekler biriktiriyorum
İnce belli, ince dallı
Kırılmasın diye çiçekler bardakları kırıyorum
Elimde bir damla kırmızı gerçek
Nasıl gerçekliğini koruyor bedenimin
Ellerimin ve aldanışlarımın
Kan istiyor yaşamak
Ölmek nasıl soğuk
Kanayamıyor bile
Koynumda kırmızı bir kalabalık
Kucağımda rengi uçuk bir tutam bulut
Hayatı tatlandırmaya çalışırken acılandım
Kenarı kesik uçları yalnızlığımın
Yaklaşana batarım
Kâbuslardan başka saran bir şeyim yok
Çok korkuncum
Güceniğim, yeniğim aşka
Güzel hitap edilen şeylerin çirkinliğine ağladım
Sevinçliydim, gelmiştin, çamaşırları toplamıştım
Dolabıma yerleştirmiştim, karışık
Güzel bir şey olsa, canımı acıtıyor
Bir terslik var bu durumda
Ve senin yok oluşunda saçma bir şey var
Çözemediğim hesaplar bunlar
Canım koyu sıkılıyor
Gözleri kahve ağlıyor
Gözleri kahve olan birisi nasıl ağlar ki
Nasıl kahve akmaz gözlerinden
Ben yeşile dönüştürüp ağlıyorum
Yoksa her yer kararacak
Uğur böceklerinin de uğursuz geldiği günler oluyordu
Uğursuz günlerde beni sevişin hüzünlü bir şeydi
Canımı acıtıyordu
Sokakta gördüğüm lahanalara sevindim sonra
Evdeki kelebekler adına
Seni unutmamak için tüm kötü şeyleri hatırladım
Uçan karıncaların kanatlarının arasından baktım sokağa
Atlıkarıncalı günlerimi özledim
İçimde uçuşan kelebeklerden iğreniyordum
Yine de seviyordum bu kıpırtıyı
Yeni şiirlerin düşlerinde sızlanırken
Sana içimde şiir kalmadığını fark ettim
Nasıl yoksuldum
Yokluğun kadar
Birileri sensizliğe ait bir sözlüğü hayatımdan aşağı dökmüştü
Sokaklarımdan aşağıya akıyordu
Aşkın rengi kan
Sevinçli kıpırtıların yerini, huzursuz kıvranmalar aldı
Yine de isterdim kahverengi bir müzik kutusunda kokunu saklayabilmeyi
Kokunlu müzik dinlerdim
Acıklı şarkılar çıkardı payıma
Bilmişliğin en ağır yükünü bilinmezliğe savurmak için kolumu kaldırıyorum
Kırılan kanadımın altından
Yüzümde kanadımın kestiği yerlerin izi
Henüz yaşanılmamışlığını
Ama nasıl da yaşlandığını aşkın
Uğultulu pırıltılar bahşediyor zaman
Ama affedemiyorum olduğun zamanlardaki bir tutam bulutu
İçimin heyecanına pişman oluyorum
Güzellikten solmuş yüzümün yerine
Hüzünden bıkmış yüzümü yerleştiriyorum
Yine de özledim dertlerimi alt çekmecelerde saklamayı
Upuzun karlı bir kışı ve naftalin kokan kışlıkları
On Bir Mayıs İki Bin On Beş 12 30
Nevin Akbulut
Ardından gözlerim balkondaki ipte asılı kalan kışlık manto
Hiç gelmeyecek yazlar sabahını bekliyorum
Çiçekli, kuşlu elbiseler düşü
Gece daha bir koyu
Ayaz rengi bir ürperti
Daha bir üşüyor
Saydam çiğ taneleri
Sırtımı saran ıslak saçlar
Bedenim buzlar ülkesini andırıyor
Anlatmaya çalıştığım beklemelerden yoruldum
Neyi beklerken, neye üşüdüğümü
Olanları tahmin etmenin dinmez sızısından
Ve her tahminimin ezber gibi çıkmasından
Bir ezberimin ihanet edemediği aklımdan
İri damlaları sakladığım koyu, iri gözlerimden
Kuşlara inanmanın yalan bir uçuş düzenlemesinden
İnandığımda gökyüzündeki yalandan, varoluşumdan bıktım
Düşünce nasıl da gerçekleştiğini kâbusların
Kanadımdaki onarılmaz kırıklardan öğrendim
Çay bardağında küçük çiçekler biriktiriyorum
İnce belli, ince dallı
Kırılmasın diye çiçekler bardakları kırıyorum
Elimde bir damla kırmızı gerçek
Nasıl gerçekliğini koruyor bedenimin
Ellerimin ve aldanışlarımın
Kan istiyor yaşamak
Ölmek nasıl soğuk
Kanayamıyor bile
Koynumda kırmızı bir kalabalık
Kucağımda rengi uçuk bir tutam bulut
Hayatı tatlandırmaya çalışırken acılandım
Kenarı kesik uçları yalnızlığımın
Yaklaşana batarım
Kabuslardan başka saran bir şeyim yok
Çok korkuncum
Güceniğim, yeniğim aşka
Güzel hitap edilen şeylerin çirkinliğine ağladım
Sevinçliydim, gelmiştin, çamaşırları toplamıştım
Dolabıma yerleştirmiştim, karışık
Güzel bir şey olsa, canımı acıtıyor
Bir terslik var bu durumda
Ve senin yok oluşunda saçma bir şey var
Çözemediğim hesaplar bunlar
Canım koyu sıkılıyor
Gözleri kahve ağlıyor
Gözleri kahve olan birisi nasıl ağlar ki
Nasıl kahve akmaz gözlerinden
Ben yeşile dönüştürüp ağlıyorum
Yoksa her yer kararacak
Uğur böceklerinin de uğursuz geldiği günler oluyordu
Uğursuz günlerde beni sevişin hüzünlü bir şeydi
Canımı acıtıyordu
Sokakta gördüğüm lahanalara sevindim sonra
Evdeki kelebekler adına
Seni unutmamak için tüm kötü şeyleri hatırladım
Uçan karıncaların kanatlarının arasından baktım sokağa
Atlıkarıncalı günlerimi özledim
İçimde uçuşan kelebeklerden iğreniyordum
Yine de seviyordum bu kıpırtıyı
Yeni şiirlerin düşlerinde sızlanırken
Sana içimde şiir kalmadığını fark ettim
Nasıl yoksuldum
Yokluğun kadar
Birileri sensizliğe ait bir sözlüğü hayatımdan aşağı dökmüştü
Sokaklarımdan aşağıya akıyordu
Aşkın rengi kan
Sevinçli kıpırtıların yerini, huzursuz kıvranmalar aldı
Yine de isterdim kahverengi bir müzik kutusunda kokunu saklayabilmeyi
Kokunlu müzik dinlerdim
Acıklı şarkılar çıkardı payıma
Bilmişliğin en ağır yükünü bilinmezliğe savurmak için kolumu kaldırıyorum
Kırılan kanadımın altından
Yüzümde kanadımın kestiği yerlerin izi
Henüz yaşanılmamışlığını
Ama nasıl da yaşlandığını aşkın
Uğultulu pırıltılar bahşediyor zaman
Ama affedemiyorum olduğun zamanlardaki bir tutam bulutu
İçimin heyecanına pişman oluyorum
Güzellikten solmuş yüzümün yerine
Hüzünden bıkmış yüzümü yerleştiriyorum
Yine de özledim dertlerimi alt çekmecelerde saklamayı
Upuzun karlı bir kışı ve naftalin kokan kışlıkları
5.0
100% (6)