1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2819
Okunma

gurbete çıkan rüzgârlar
dans ediyorlardı saçlarımda
pusulasız gemiydim içimde çalkantılı
ve yüzme bilmeyen duygularım ise alabora
mevsim bahardı, gündüzleyin ama,
yüreğimde dondurucu bir soğuk vardı.
kuytu bir yaprakta henüz dalından düşmemiş
bir çiy tanesi gibiydi halim
alacakaranlıkta
titrek ve üşümeli
hem baharında kafası karışıktı, tam karışık
karmakarışık duygularla boğuşuyordu sanki kendiyle kavgalıydı
bazen sıcak bir el gibi başımı okşayan gün ışıkları
gülümserken yüzüme
bazen de hırsını benden alan sitemli bir damla olur
tokat atardı gönlüme
yağmur yüreğimin tavanından yol bulup delinmişçesine
düşüyor du bir yerlere tıpır tıpır
ben oralı olmuyordum, lakin
gönlüm ezgin ve içimin acısı da durmadan kaynatıyordu, beni
bak işte bak dedi: görüyor musun benim gördüğümü sende?
al al yanaklardan
süzülen damlalar yarış halindeydiler
çığlık çığlığa
vuslatın
atomu parçalayan sinerjisiyle koşuşturuyorlardı
gözleri dikik bir şekilde doğruca, ummana
ben içimdeki tarifsiz bir engele takılmış
gidenin arkasından bakıyordum
boş gözlerle, anlayamamıştım hâlâ
söylenilen tek sözdü aklımda kalan
yarım yamalak bir ağızdan çıkmıştı
içimi o derece kemiren acıtan bir sözdü bu
ben, yine sözsüzdüm kendi içim de
ve yol alıyordum kendimde hayalimde, derken
gözlerim de yaşaran biraz buğu ve yere düşen tek damla
bana bakıp tüm gücüyle gerçekleri haykırıyordu suratıma
………….
elveda!elveda!elveda!....
yusuf erdoğan