5
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
2084
Okunma
HOZE…
Ben bir duvarcı çırağıyım, hangi vakit düşse kireçler ben biraz daha terlerim akşam vakti kururken dudaklarım, az ıslatırım hep dudağımı kana bulayan şarkıları….
İçimden geçen nehirler
Kıvrım kıvrım sokaklarım
Geceler ve kaldırımlarım
Ah sokak şarkıcılarım…
Her keman sesi yaralı
İleride simitçi tezgahları
Güvercin besleyen bu dostlarım
“Tek zeytinliktir öpüşmek” diyor
Hayat akıyor solgun yollarda…
Biri gelip saatimi soruyor
Ben en kavgalıyken akreple
Çeyrek geçe bir zaman çıkıyor istemsiz sesimden
Oysa vakit hep aynı…
Saat on birde biter otobüsler –An kara da-
Tıpkı akşam okunduğunda zulasına saklanan kuşlar gibi
Ben bu yüzden az severim çınar altında beklemeyi
Saçımda talih kuşu artıkları…
Kuyruğu uzun bir uçurtmanın en ortası
Kalabalık bir koridordayım bu son biletim
Yollarda yolcular
Ve saymıyorum camları yastık eylemişlerin uyanıp uyanıp dalmalarını…
Oysa bir mavi alıp kendime
İki okyanus yüzmek isterdim
Ya da yapabilsem bir şiir yazmak ne güzel olurdu
Günü geçmiş balıkçının gözleri olmasaydı…
Her şeyi alıp götürmek ağırdır kolay gibi görünse de bir akşam tüm yalnızlığa yürüyenlerle bir otobüste bulunmak…
Oysa iki kadeh tek şarap
Ne güzel olurdu
Karasal bir iklimimin Şubat ortasında
En azından sabah serçeler üşümezdi
Ben hatırlamazdım deniz kenarı düşlerimi
Giderken şu kısa yolculuğumda…
Uçunda kitaplar
Raflarda deprem
Yakılan soba tütsün
Ben yanayım
Dilek tutsun baktığımız her yıldız mesala…
“Hoze bir klinikte sessizce beni beklemekte. Ona duygu sömürüsü yapmadan iki müzeyyen Senar dan plak götüreceğim. Kırışık toprak sevinecek ama bana sana bugün gelmeyeceğim içimde ezgilerin solgun fırtınası var anla beni de….
5.0
100% (6)