4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1778
Okunma

Benim şu halime ağlama yan yar...
şu yeşil eşarp
rüzgarda eskiyen ve bitmeyen..
ister yağmur yağsın isterse dolu...
acıyı sakladım şiire
geceler giysisiz
geceler bekleyen
yağmurun aktığı bir çeşme
gözlerime tanıdığım bir hak
böyle olmamalıydı yerinden oynamalıydı taşlar
belki kalbim durmalıydı
ayaklarım durur gitmekten
yüzümdeki bakışa bulaşır
zayıf kahverengiyle ıslanır
kimsenin duymadığı bir ses
bedenimin yerinde bir çığlık
gördüğüm çorak
bedenimi küle yatırmış,
boğuluşlar...kendime bakıyorum
hediye edilen aynadan
uğursuz gözüküyorum yine bataklığa saplandı tekerim
keder yüzümün içinden içerken
kendimle konuştum
ellerimde büyük imkansızlık
senin dışarıdaki görüntün
bir tokat patlar suratımda
ayılmak ne acı
kendi sakladıklarımdan
zayıf kahverengiyle ıslanır
görgüsüz toprağın kucağına
ve yetişirim ben
her sabahın ölüm niyetine
kopan parçaları geri dikemez bedenine
küçük bir çocuktur korkunca
aynayla bölünen uykuda
çömez bir rüyadır asıl
bir anı bulup atar suya
ve doğuştan öksüz bir bebektir
yalnızlık çaresi
tutumsuzluk sayıklarken
anlatmak korkutuyor kendime bile
bu zamanlar kaçmak
kendince bir düşün koynuna
ve senle birlikte
kaçmak dönmemek geriye..
ısıtılmış demirin
dağlanır mutluluğum
uzar kayıplarım
huzurum savrulur caddelerde
kanıyordur ve un ufaktır
gözbebeklerimde eski bir korku
bir kaygı gecesi ...
kendi iç örgülerimde yitiş
belkemiksiz güvence içinde
şüpheyle kıvranan ayna
yüzümün yarısı koğuş
yüküm sırtımda
ve ben kendinin katili
müebbetlik bir suçlu...
uçamıyorum diyor hayal etsemde
nefesim tüm anıların zifiri ağırlığı...
5.0
100% (11)