3
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
2422
Okunma

Büyü dolu bahçe
yüzümü eline alıp okşayan
ağaçların dargın bakışlarında
bir dokunsan ağlayacak ...
kaçmak imkansızlığım
labirentin içindeki irdeleyiş
kaç tane giysi değiştirdim,
hala kimliksiz.
bir yılan tarlasında
sokuyordur zehir...
öyle çirkin bir kızarık ki
acı taşmış içeriden
babacığım
senin yaştaşın onca ağrıkla
meşgulum
kalbimin zaferi yok
kalbimin kayıpları var
ikimizi aynı hissettiren o kaygı
geleceğin ıpıslak titrekliğiyle
elimize alıp baktığımız ...
uçsuzca
haledemediğin dertlerinle
ve yalnızlık sızlar
sızar bir yerlere gene
içimden akanlar
ve boyar
rengim kırmızı
kanım kadar kırmızı
ve onun kadar yoğun bir pıhtı
gözlerim
birdenbire görüp çekilir kabuğuna
o dehşetli çukurlardan.
ve içine düşen mağlup
yakar bir ağıt
saklıdır bir yerde
ve bulunmak
aradıklarının arasından yitmiş
bir tünelde
tünemiş karga
siyahça
benek benek ışık
azar azar mutluluk
sınırlı oyuncaklarla
yetinmek zorunda olan
koca bir bebektir ruhum
belirlemek
yoktur...
ölmüştür netice
ve kalbimin çevresinden büyüktür ,
beni yutup yokeden öfke.
hep kızgındır koru
ve yoktur maşası
tutup yakar ellerini
yanar güzelliğim
kül dolu genzim
geçmişin ve geleceğin yanıklarından
büsbütün körleştim
bir demir yığınının gölgesinde
kesilerek birşeylerden
arttırılarak mesaim ,
bu yaşlı acılarca...
vücudunun hastalıklı dökümanları
vicdan azabı
ağlayan anılar
çocukluğunun çalınan oyuncakları
mevsimsizlik
esaret
sevgisizlik
kayıp aşk rutini
tuhaflık
aitsizlik
terkedilmişlik
dallardan budanmış çiçek bitki
kısır sonsuzluk
çelişki
ağrı
üzüntü
çekince
korku
kaygı
huzur katliamları
bu kadar kolay geçti matem
böyle olmamalıydı yerinden oynamalıydı taşlar
belki kalbim durmalıydı
okuduğum ölüm günleri sarsmadı
ağladıkça bitiyordu yaş...
5.0
100% (6)