4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1431
Okunma

ıpıslak bir gül; boynu bükük güneş
çehresine siper eder dağları
ardında bıraktığı geceye
sığınırken dizlerim
dipsiz bir uçurumun zifiri karanlığına
bırakıyorum ruhumu
ellerimle yuvarladığım yıldızları bir düğme gibi koparıp serpiyorum örümcek tutmuş maziye
yavruağzına bürünecek gün ışımadan soluklanmayacak ellerim biliyorum
kurşundan askerlerim nöbet bekliyor çocukluğuma
kaç çocuk bilir pinokyo’nun hazin sonunu
kırmızı başlıklı kızı üzen hain kurdu arıyor gözlerim
cebimden taşan misketlerden habersiz
neden hep ben koşardım babamın terliklerine
ve yine aynı terlikler
fırlatılırken ardımdan
Yaradan’a haber uçurtmak için
içimdeki tüm posta güvercinlerini salardım göğe
sımsıcaktı gözyaşlarım
parkta küçük bir çocuk
kırık salıncağa ağlar
kanayan dizlerini unutarak
üşüyorum kırağı tutuyor düşlerim
bir hastanenin kör odasında
iki ters bir düz örüyorum
arada bir hatırlayarak cebimdeki hapları
misketlerim gibi okşuyorum
geceyi kırbaçlıyor tom amca
saçlarımı kesmek istiyor kötü kalpli cadı
bırakın beni darağacına yaslanmış bir cellat ağlıyor
yüzünü gösterin bana
yüzümü gösterin
sahi nerede unuttum kendimi…?
gönül gençyılmaz
5.0
100% (8)