5
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1274
Okunma

Bakmayı bilmeyen gözlerden
Bir damla göz yaşı düştü toprağa
Toprak bir anda mezar oldu kazma kürek olmadan
Candan ruhu toprağa emanet oldu
Beden boş ve virane kaldı yanlızlık rıhtımında
Ucube kuşlar konmaz oldu kırılmış dallarına kolarına
Çıkış yolları kapandı devasal duvarlarla
Su kan kokmaya başladı gözler kandan öte
Ateş harlandı yanmaya başladı Çelik
Vurulan her darbede yeniden şekil aldı
Hançer
Kir pas içinde yeniden parlamaya başladı
Sevgi ve şefkatten yoksun dövüldü
Alev saklandı içerisinde kin nefret duman
Kabzası nefretle örüldü kama yolu açıldı
Kelebekler narin olur bir günlük ömür içinde
Mutluluğu çiçeklerden bulur bir günlük eş
Ve bir günlük düğünle bir günlük mutluluk
Ömür dediğin ne ki...
Dört duvar içinde dön dur ne sağın belli ne solun
Ne Doğu’n ne batın
Güneş nereden doğar nereden batar
Gündüzmü gecemi belli olmadan
Hüzün katmerleşmeye başlar sol yanında
Adımların ağırlaşmaya başlar
Kocaman adım atmak istersin oysa sürüklenir
Diğer ayağın öndekinin peşinden
Dünyayı beynine hapsedersin
Hayallerin ve beyin gücünle yıkar yeniden inşa edersin
O sadece sana ayit olur
Dili dini meshebi rengi olmadan
Anlatmaya başlarsın
Dipsiz kuyu olur anlatımın içinde hayalin
Düşersin içine çıkış yolun yok geri dünüşün yok
Kırmızı Gül’ün tohumuna kan damlamış
Kalkanı diken olmuş üst tarafı narin kokusu cennet bağı
Alt tarafına inildimi diken mayınlı bölge gibi
Çıplak ayaklarla koşar hiç ayakkabı giymemiş çocuk
Tarla uçsun bucaksız tek oyun alanı
Gururlu dik ve gözler hasret içinde bakar
Mertlik tohumdan geçmiş kanına
Kötülükten yana destur hiç vermeden
Taşıdığı küçük bedeni içinde yüzlerce ceset taşır
Nankörlük adilik onursuzluk kahpelik şerefsizlîk
Ölü küçük ama dağ gibi yüreğinde
Yeşermeye başlamıştır büyüyen yürekte mertlik
Adamlık Şeref namus onur gurur
Kibiri öldürdü yüreğinin her hücresinde
Siyahtı saçı sakalı ak yoktu daha zindan kapsı kapanmadan
Daha yeni bir delikanlıydı deli bir mermi
Rotası belli olmayan kazanda kaynamış su gibi
Oysa kaynadıkça Çelik olmalıydı
Tıpkı çeliğin ateşte dövüldüğü an gibi
Zindanı evi bilmeye başladı yoksulluğunu unutmadan
Ayakları çıplak ve morarmıştı
Geçmişini anarken mayın tarlasında koşarken
Bezden yapılmış topun arkasından
Bir mayına basmak isterdi o anında
Kurtuluş mayın tarlasında vardı suskun ve sesli
Karanlık bastı tek kişilik zindanı
Güneş doğmaya başladığında gelmeden şafkıyla
Ben geliyorum der gibi haber salar ve gelir
Üşümüş her yüreğe sıcaklığını nakşetmeye başlar
Kemiklerin buzları çözülür ruhlar üşür hiç ısınmadan
Buz tutan saçaklar erir damla damla
Kütle olur damlalar sel olur
Sel büyür büyür
Ve suya hançer saplanır kin nefret ihanetle
Su kana bulanır kan akar Gül’ün renginden
Gözlerimden bir damla yaş düştü yanağına
Yanağında Gamze,Gamze mezarım oldu...
5.0
100% (5)