2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1604
Okunma

Elde avuçta yoktu bir zamanlar;
Ama ne güzel günlerdi be öyle
ayda bir meyve yenilirdi
kışlık ve yazlık yiyeceklerimiz vardı
peynirler yağlar çökelekler hep doğal
kuru üzüm tarhana pestil bastık
saptan samandan yastık
kış üzümlerini tavana astık
sonra ekmek derdide ne
yufkalar sıra sıra dağ
yarma bulgur birde duurcük
mercimek bile tarladan
nohutla kuru
kuru biber dolması
komşunun bahçeden erik yolması
gözümüzün önünde ihtiyarlarımızın solması
yollar tozlu kışın kar
yağmursa çamur
oyunlar oynardık ’’teknede hamur’’
acıkmak ne bilmeyen
gözümüz hep tok
yok yok
ama elde avuçta yok
damlar toprak
yüzler hep ak
odalar ufak ufak
aksine yürekler kocaman
cümbür cemaat oturulurdu sofralara
tek kaba kaşık sallayan
ağız şapırdadığında afallayan
azar yediğinde ağlayan
lakin çemkirmeyen büyüğüne
sevgi besleyen küçüğüne
eniğine cücüğüne
insanca davranan
...
Şimdilerde kaplıkta tabaklar sessiz
tek kaba el uzatan kalabalık azalmış
seleler atılmış saptan yastıklar satılmış
radyolar kaybolmuş akşam sefasının boynu bükük
damlarda toprak yerine saç levhalar
sedirler mahzun somyalar yalnız
ambarlar boşalmış lambalar yanmıyor artık
ufak odalar bile büyümüş kapılarsa kocaman
eski kilimler nerede savanlar patiska bezler
gaz lambası yok artık lüküs küsmüş
el yapımı her ne varsa yakılmış atılmış
pencere kenarlarını süsleyen cam güzelleri
sonbaharda tozla savrulan ağaçların gazelleri
kınalı kınalı annelerin gelinlerin bacıların elleri
yoklukla birlikte hepsi gitti yok yok yok
bu işte bir terslik var anlamadım ben anlayan anlatsın
Elde avuçta yoktu bir zamanlar;
şimdi yok bile yok
her şey varda nereye gitti bu huzur
nereye saklandı gün ışığı ay dedem nerede
babam nerede amcam halam hatta çocukluğum
keşke elde avuçta yine olmasada
huzur geri gelse bir gün ansızın babamıda alıp
dokuz kaşık birden daldırsak bir kap dibine yakmaya
on sekiz el tek yürek başlasak yeniden birbirimize bakmaya...
Yunus Ça
5.0
100% (3)