7
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
2199
Okunma

düşün
gözlerimin kirpiklerine nasıl eğildiğini
....evet önceleri yabancı bir ülke gibiydi yüzün
korktum kaybolmaktan çenendeki -çukurda-
bilmediğim bir sokaktı gülüşün
düşsem kazara
bir bulut kucaklayabilirdi beni
düşün alışmışsan kırık dökük beton kaldırımlara
ürktüm dolanmasından ayağıma
suret değiştirmiş bir kedinin
hatırla
memleket, memleket gibiydi bir vakitler
mahallerin kapıları açıktı, sonsuzluğa bakarken pencereleri
kelebekler uçuşurdu yırtık tüllerinde
tandır kokardı kadınların elleri, önlükleri reçel
ne güzeldi beklemek akşam üstlerini
diz kırıp küpelinin gölgesine
perdeyle haşır neşir
ıslık çalardı rüzgar -iyi adamlar köşeden görününce-
unutamam
müzik kutumda daireler çizen balerini
yoksul evin küçük kızıydı
-taş bebekten bir kız kardeşiniz oldu mu-
üşüse de dudağım her öptüğümde
bazen taşı da sevebiliyor insan
unutmadım
evin önünde serdiğimiz kilimdeki çocuk ellerimizi
kim kesti bilemiyorum hangi felaket?
içinden gülücükler geçen resimlerimizi
....kara bir trenin paranoyak makastarı gibi
çocukların saçları bana hep
sapsarı güz kokar
ve yarım gofret
(keşke biraz daha büyüyüp öyle öldürülseydik)
aklına getir yalvarırım
... unutulmaya yüz tutmuş iyilikleri
içinden güzel cümleler çıkan tavşan niyetlerini
ne varsa masumca güldüğümüz
ve ağladığımız çocukça
unutma seninle -sevmek üstüne bir yeminiz
hasta bir sabinin başında nöbetleşir gibi
tövbesiz
kefaretsiz
-çünkü doğduğu hâl üzerine ölmeli her şey-
soulmate