5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1288
Okunma
ESKİ ESİNTİLER…
Ağzını kapatmış bulut göğüne
Kurşuni kelimelerde terli aşk sözcükleri
Yağmur parkalı o eski şairler
Geçer her seferinde gözde fer
Sokaklarda her nefes bir fener…
Aşkın katili olan hasretler
Duvarlara mülteci kemancılar
Falcıların ellerinde kader ve keder taşları
Gece üşür her şey… bir de şehir...
Soğuk yel estiğinde kapanır tüm perdeler
Titrek caddelerde hatıraların solgun adımları
Yollarda faili meçhul derin türküler
Hangi vakit saatler on iki vursa
Çöpçülere kalır süpürmek sevdaları…
Hücreler
Köşeli duvarlar
Kırlangıç yuvalı iklimler
Görüşme günlerine kalmış baharlar...
Kum saatleri ve kumsallar
Dalgalı dakikalar
Martıların ayak uçlarına sinmiş deniz kokusu
Fırıncıların avuçlarında bir lokma hayat…
Erkenci serçeler ve haber bültenleri
Sündüz teyzem sular geçmişi
Saksıda çiçek, yürekte nasır
Humuslu bir mazi yeşerirdi gün eşliğinde…
Tabakta iki zeytin tavada bir sarı yumurta
Her seferinde bu vakitler çiselerdi düş sağanağı
Her lokma üç düğüm, gençliğindeki sevmelere
Ben uzaktan hep izlerdim
O susarken yağmur toprağa su sunardı…
Ben hep onu uzak bir kasabanın en kuytusunda izlerdim
O da beni
Dar odalar sarı sonbahar boyalı duvarlar
Kelepçeliymiş meğer aşklar
Saçlarında kar yığını bir yelde savrulurken gördüm
Başını bana salladığını bir fırtınanın…
5.0
100% (9)