5
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1658
Okunma
babamın sevdiğim şiirleri..
ah be Liya!
sınırlar kanla çizilir dünyada ’ölüm yok ki aşıklara’
bu yüzden anlatılmaz aşk savaşları hiç bir tarih kitabında
ve bu yüzden
en çok barışta karabasanların bastığı yürek tetikteliğidir aşığın yaşadığı
çünkü ölüm yoksa mezar da yok
bilirsin mezar olmazsa ağıt içe akarak değiştirir yatağını
asi ırmaklar gibi
çünkü ansızın kim vurduya gitmiştir herşey
kırmızılığını kutsal bir bakirenin serinliğinden almış dudaklarda
____ne zaman ölümden söz edilse bir deniz titrer
____bir kadın üşür haziranda ta uzaklarda
____ki sen yoktun, seni ben yarattım, hadi üşü!
____Üşü de göreyim Liya! -
ille de aşk dersin sen!
bense sadece saçlarını taramak istemiştim
aşk; yeni dünya düzeninde harac-ı mezat
ve havar-u heyhattır geri kalmış ülkelerin beat pazarlarında
bir şehir dolusu nataşa geçti bak gözlerimden
bir dünya dolusu düşkırıklığı;
ah şoven emperyalizm
genç kızların gözlerini (d) üzerek nasıl da alır intikamını
oysa sınırlar kanla çizilir(di) sevdiceğim..
ah be Liya!
kaç gece kuyu ertesi çınladın kulaklarımda
sende kaç gece açlarımı doyurdum
utanma çıplaklığından, sakın utanma
açlığımıza kardeş nice ülke var
gözkapaklarının ardındaki sınırlara mahpus dünyada
sus Liya sus! sakın fısıldama böyle
fısıldarsan ’S’ hakim olur sessizliğe
fısıldarsan yeni bir açlığa uyanacak ruhum
kardeşlerimiz; yeni bir ölüme uyanacak
Moro’da Eritre’de Filistin’de; Yurdumda
-sona kalan evladiyeliktir bilirim
- bilirim ’neden yüzünde kocaman ünlem işaretleri var’
diye sormak ister ölüm vaizleri
ve fakat sorular yitirilmiştir-
yitirilen her soru bendedir Liya!
sorulacak bir soru bulabilmenin imkansızlığıdır
yüzlere yansıyan kin ve nefret;
bilirim
bunca yanıt arasında öyle zor ki soru işaretine alışmak
hainim tanınsam linç edilirim..
saçlarını taramak isteyişim şaşkın bir var olma telaşı değil
sadece gecedir; çıldırışın ve intiharın sarnıcı
seni düşünmekten öte sevimli bir intihar biçimi var mı ki Liya
bilirsin gece en çok yalnızlığımızda gecedir
ve yine bilmelisin ki;
en çok yalnız geçen gecelerde acıtır insanı zamanın çehresi
-ve Allah en çok ıssızlıkta hissettirir kendisini-
hadi senin de platonik ve muamma bir hülyan olsun
hadi sen de yarat beni seni yarattığım gibi
ve bana en sancılı gecelerini dayat
en dul en yabanıl ’en leylim gecelerini’
heyhaat;
’seni seviyorum’ diyorum anlıyorsun yalan söylediğimi
ne de hazin bir yalandır aşığın haziranda söylediği
ve nasıl da esrik bir gündoğumudur aşık için kaypak hayat!
sınırlar kanla çizilir sevdiceğim
berisi yalan yanlış bir kaç eylem planı
ötesi red edilen bir tehdit
sonrası;
dudaklarında şaşkın tebessümlerin ağır devinimiyle kalbimizin kardeşleri..
kaypak ve kaygan yaşamlardır savaşların gerekçesi
ve fosiller; zift ve kan kokusu ve alkışlanan tabutlardır
oysa aşk olmalı hüznün gerekçesi
boşluksa patlamanın;
ruhumuzu bezm-i eleste üfleyen aşkın illegal dilekçesi
ve çocuklar Liya çocuklar
burun çekerek ölüme öykünmek
ve salya sümük seyreylemek tozsuz yıldızları
dedik ya uçurum patlamanın gerekçesidir
bu yüzden burun en çok çocukta işkencedir;
gözlerini ölümle setreylese burnu onu ele verir
ve bu yüzden tanrı kanayan bir burunda güzeldir
bir de yeni göğermiş ölü çocuk gözlerinde
-yine bana sapkın diyeceksin, sandığın gibi değil;
gözlerimdeki tabut izidir
ve çeyizim ve özgürlüğüm alkışlanan tabutlarda gizlidir
bu yüzden bağışlanırım-
ah be Liya!
sınırlar kanla çizilir bizim ellerde
kılıç kılıcı, dudak dudağı, ten teni
aşık dalgınlığı örter üstüne;
utanma çıplaklığından sakın utanma
bilmelisin ki sapkın günahı en çok olduğu için
ilk önce o bağışlanır
çünkü;
ilk önce onda çalmaya başlar gönül çanları
ve çünkü;
haddinden fazla seven mutlak biraz sapkındır..
bak soygunculuk bile şeref sayılır oldu dünyada
kanla talanla geçinenler var sevdiceğim
ve sınırlarda başlar ilkin kirli ruhların alerjili cereyanı imanlıca..
oysa bilinmelidir ki savaşın imanı olmaz bataklığa benzer, iz saklamaz;
ayrıntısı olmaz sınırların ve savaşların mutlu biten masalları..
-sandığın gibi değil Liya; omzumdaki tabut izi-
sınırdır ve kanla çizilir durmadan ve kan mecrasız akar uçlarda
mecrasız akar ve asla battal olmaz; ol kitabın kavlince..
ah be Liya!
nasıl da süzülmüş yüzlerimiz kederden
her yüreği parçalayacak kadar nasıl da çaresiziz
kirli bir savaş öncesi peşin esaret ağıtıdır sesimiz..
devrim şarkıları söyleyen çocuklar mesela
göğün yüreğini boşaltıp tabut alkışlıyorlar
ah Liya’m ah, ne de telaşlıdır alkışlanan ölüm sandıkları
ne de titrektir ruhumuzu ve gülüşümüzü saklayan ellerimiz
alkışlanan tabutların gölgesinde
her anneyi ağlatabilir ölümcül gözlerimiz
çünkü bulanıktır ölümle yaşam arasındaki o naif kurgu;
anlamsız ve mutlak bir boşluktur çünkü yaşam dediğimiz...
titrektir yine bu gün Akdeniz
titreyen denizleri ıslak saçlarıyla üşüyen kadınlara benzetirim nedense Liya
çünkü her titreyiş oralarda isyana gebedir
ve çünkü mevsimden mevsime ancak aşkla geçilir;
aşık üşür ama ölmez yoksa sen de mi üşüyorsun..
5.0
100% (11)