5
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
1568
Okunma
/-çok önce, en önce kurbağalar öldü- //
Sakallarımı biraz daha uzatarak gürültüyle uzatıyorum;
iç çekişlerinin sesime sinmiş kırıklarının
incelerek tüm kainata yayıldığı ve ağzıma melek yanıkları yağdıran
semavi infiallerin bile göğsümdeki sızıyı bastıramadığı geceleri........
(Sadece ’uzatıyorum geceleri’ mi deseydim?)
...... uzatıyorum elimi sakalım içine uzuyor
Ve uzadıkça, içim çocukluğumun içine dökülüyor
gece uzadıkça kaburga sızısı gibi incelirim
Sızı inceldikçe söz,
Söz uzadıkça boynumun semavata beşik yerlerim-
-Uzar heybemin içindeki kimselerin bilmediği saçtan tırnağa mücrim iniltilerim....
-Beni hep benden güçsüzler dövdü
Kahramanlığım bundan
ve bundandır ıssız yerlerde çoğalması Allahın
ve karanlığı mezarlıkların..-
oysa şimdi bir korku büyüyor ve dökülüyor alnımla dilim arasına bir yere
Şimdi sakalımla duvağın uzadığı mezarlıklı gecelerin
şirke ve şiire neden konu edildiğini
senden başka kim bilmeden anlayıp ince bir devinimle iç çekişebilir ki
söylesene!..
Biraz üzgün biraz yorgun çokça migrenim
şöyle bir yana kaysaydın da koynuna gireydim
Boynunu bi yerden ısırıyor gözlerim ama nerden bilmem ki?
kusura kalma, gözüm kara
bir bakışta çıkaramadım; dalgınım, içim baştan sona yara
esmer boyunlu ve yaralarımın heybesi çocukluğum benim!
boynundan bi kere öpsem sakallarım batmaz değil mi
OYY!..
(Kime uza(n) sam yüzümdeydi çocukluğum; uzuyordu..)
5.0
100% (13)