7
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
2053
Okunma

sabahın o eflatun rengine gömülü hasret Kanka
ne zaman camımdan yüzüme vursa
umut havalanıp konar omuzuma
bugün der
’ belki bugün ’ gelir beklenen..
her solgun ay/da tekrarlanan karamsarlık düşüncelerim
asılır yıldızların boynuna
nefessiz kalır kalbim
sabah ilk tekmeyi vurana kadar umutsuzluğa.
gün merhaba derken keder dolu gözlerime
nemli bir kaç anıyı boş bir şişeye doldururum Kanka
en çok deniz kenarında
birlikte oturduğumuz o bankta lazım oluyor
sevda kelimeleri düşmüş mü diye ararken yerlerde
dikiyorum kafama
fondip diyerek ayrılığı.
neler neler beklemiştim demeyeceğim Kanka
demeyeceğim kimseye gözlerimin nasıl paslı bir çivi gibi
olduğu yerde turunculaştığını.
en çok
saçları örgülü bir kız çocuğu gördüğümde
ah derim Kanka ah
benim hayallerimde belik belikti öyle
örer başımın üstüne hâle yapardım
kim kesti Kanka söyle bana
kim kıydı onca uzattığım düşlerime
uyanmak bu kadar umutlarıma cam kesiği
sahilde bir kafe gelir gözlerimin önüne
karşılıklı oturmuş iki genç yüz
ilerde kırış kırış olacağından habersiz
ellerinde zarlar
geleceğe atıyorlar
ne zaman düşeş gelir Kanka bilemedim
parmaklar mı beceriksiz
yoksa gözlerin buğusundan mı atılmaz o kahrolasıca şans ortaya.
yalanlardan örülmüş bir uçan halı
götürür bilinmezliğe
rüzgârda etekleri uçuşan ben
uçuşan hayallerimi yakalama çabasındayım
tam tuttum derken
parmaklarımın arasından süzülür
bu şiir kendime Kanka
çam sakızı çoban armağanı
sevgiliden ömrüme kalan.
Ayvazım DENİZ