6
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
1675
Okunma

babama, sana, bize...
ben sana gelince
...yüzüm çiçeğine kavuşacak
ellerim eldivenlerine
...
batıl uğursuzluk
merdiven altı düş kurmak
sırat göğün ayak ucu
kaç kişi biliyoruz
koşmaktan unnuttuk rahvani adımları
dalgalar denize hamal
toprak hayat pazarının küfecisi
vardır elbet çakıl taşının da hikayesi
içi devrilmiş sepetlerin sırt ağrısını
en iyi omuz bilir
ve savrulan düşler belki
hem taşların da karnı ağrır
küçük bir çocuk gibi
-kendi mezarımı arayan ölü gibiyim
biliyorum...kalbinden başka uyuyacağım bir yer yok
ve ben ses çıkarması yasaklanan çocuk gibi
gözlerinin ışığında -sana yazıyorum-
mutsuz hikayeler
gözyaşı metrajlı şiirler
dublörsüz ölümler
bize biraz tılsım gerek
-küçük bir an sarılmamız için-
ve teşhire sunulmamış kelimeler
kevgirden geçmiş ay ışığı
çünkü dolunayda gizlidir en karamsar öyküler
ve bir ilahi
notalarında tomurcuklanan
-karanfiller-
-özledim
parmak uçlarımın dolgu topuklarımla yarışan halini
çeki düzen vermeyi saçlarıma
öpmek için yanağından
-usulca
uyandırmadan
-o kıyamadığım esmer gözlerini-
biliyorum
sonsuzluğa elleri uzamıyor acıların
saçları(m) uzuyor
ve senin sakalların
ta ki
bir makası bileyene dek ölüm
sonra
yüzüne sineceğim -karanfil kokulu bir gülüş gibi-
soulmate