5
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
848
Okunma
ROZA-1
Gölgeler düşerdi
Üşürdü sokak Roza’nın kollarında
Kondolların koynunda sallanırken sular
Karanlık ihmalsiz tüm siyahlarıyla örterdi kenti…
Titrerdi kar tanesi bir kemancının elleri
Gıcırtılı sesler ,tanrıya emanet
….
Gece cinayetleri, tümden katil şarkılar
Herkesin elinde kemancıyı öldüren hançer…
Ve isimi duyulmamış bekçilerin düdüklerine kalırdı şafak
Sökülürdü pencerede
Ve ay düşmüş dağ kenarları
Titrek dudaklı serçelerin ilk çığlığını hisselenirdi
Başaklarda sarı bir konçerto…
Alberto hayali bir maktül olurdu hep yol ortasında
Geriye “GRİ” bir şiirin notası damlardı
Yağmura daha çok varken ıslanırdı perdeler
Aynalar hep suskunluğa mahkum …
Eylüllere az kala
Ağustos sonları Alberto yine kırardı kemanı
Geride aç kalmış bir özgürlüğün şizofren düşleri
.
.
.
Birazdan ölecek tüm kuşlar
Taşlı duvarlarda kafalar
Kara akan nehirlere beyaz düşecek
Siyah örümcekler tavanda hatıraları örerken…
Şimdi kapamalı tüm muslukları
Birazdan Roza düşecek
Tüllerde ölüm öpücüğü rüzgarında dar ağacı
Ve Alberto’nun göğsünde aşk hançeri…
Paslı elli bir kemancı son dokunuşta
Çanlar çalınırken bir çingenenin ellerinde
Zehiri akıtmak kırlangıçlara kalıyordu
Taş duvarlarda Roza’nın kokusu…
Pastel renkli aşklara mat bir renk sunarken sidik kokulu kaldırımlar
Alberto bir daha ölüyordu
Her öldüğünde dirilmek için yeniden
Kara saçlı bir kadının bacaklarındaki döğmenin nakışları oluyordu
…
Yeniden doğmak için başka bir şehrin tarihinde
Menekşe rengi maun bir tabut seçti bir hikayesinde
Bir ağustos sonu eylüle az kala öldürülmeden önce
Gri bir konçertonun son melodisi kaldı kanayan dudaklarında…
Roza kapının önüne gelmeden önceyi
Geceye ramak kala gitmelerin saliseleri
Çanlarda sonsuzluğa gidenlerin deniz feneri
Etraf alabildiğine karanlıktı
Roza’nın arkasında yosun kokusu…..
5.0
100% (12)