2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2425
Okunma

Oruçluydu çocuklar;
Hayallerine,ümitlerine
Elma şekeri düşlememişlerdi hiç
Bayram hiç uğramadığı için,
Ne yeni giysileri,ne de ayakkabıları vardı.
Son iftardan sonra belki gelirdi bayram,
Belki bir el okşardı saçlarını…
Kumda oynarken yakaladı iftar topu
Oysa vakit vardı daha!
Aldı umutlarını,kollarını,bacaklarını
İftar böyle mi oluyor diye son kez baktı
Babasının kucağında deşilen karnına
Yarı açık gözleriyle sordu gökyüzüne
Ama ben bu karınla su içemem ki;
Nasıl açacağım orucu mu?!
Oruçluydu çocuklar;
Anne şefkatine,baba sevgisine…
Misafirlik kısa sürmüştü den-i dünyada
Uçuyorlardı cennet evlerine
Kanatları nurdan,saçları ipektendi.
Bayramlık giysileri üzerlerindeydi
Kırmızı benekli………..
Elleri ,parmaklarını burada bırakmıştı
Bacakları ya da kolları eksikti
Nasıl tutacak,neyle koşacaklardı peki?
Seksek ve top oynamak için.
Orda tamamlardı besbelli Yaratan
Zira o eksizliği severdi.
Oruçluydu çocuklar;
Henüz nefret etmesini öğrenmeden
Sevdikleriyle vedalaşmaya…….
Ne kadar da kısa sürüyordu bu veda
Sadece bir bakış,bir dokunuş
Ve sonra…sonra…sus!..
Toprak utanıyordu bu küçük bedenlerden
Ama utanmıyordu,vuranlar,aç bırakanlar,ırza geçenler
Kimi Gazze’den,kimi Musul’dan,Tel Afer’den,kimi Doğu Türkistan’dan
Yükseliyorlardı semanın kaçıncı katına…
Ve avuçlarında getirdikleri toprakları uzatıyorlardı
Biz ölürken birleşmeyenlerin
Senin sesine değil nefsine koşanların
Hak’kın yanında değil,güçlünün safında duranların
Başına fırlattır ebabillerle bunları
Fırlattır Yarabbi!......
İnliyordu sema,ağlıyordu melekler
Ve kanat çırpıyordu ebabiller
Her birinin üzerinde bir çocuk……….
Bilâl BÜTÜN
5.0
100% (1)