6
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1746
Okunma

eli yüzü simsiyah, saçı kara bahtı kara
beyaz ekmek uğruna, oturduğu tahtı kara
sermayesi bedeni, iki nefeslik bir ömür
kazma kürek bedava, avuç içinde kir kömür
ekmeğine katık ilk molada
baret ışığına ne sığabilirse işte
alır yanına
bir gülücük
son kez sallanan bir el
rüzgarın kuruttuğu bir öpücüğün sıcaklığı belki
yanağında
sonra gider
ölüme gider gibi
bakmadan ardına
soğuk nemli ocakta, ışığa hasret saatler
aklına gelir birden, dilinden uçan vaatler
oğluna futbol topu, kızına kırmızı pabuç
karısına bir manto, hayali bile sanki suç
her seferinde bir endişe bir kaygı
güneşi içmek belki bu son diyerek
yerin yedi kat dibinde
madenci için
ne ağzında aslanın
ne midesinde ekmek
sıra sıra mezarlar, güneş utangaç gün kara
kömür tozu bulaşmış, yükselen ağıt ün kara
bildiğin gibi değil, bir acı ki öyle büyük
dağı bile devirir, hafiften dokunsa bu yük
hicran aydın akçakaya