5
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
1551
Okunma

Anlaşılamamanın kayıp sokaklarındayım
daha önce de çok kayboldum buralarda
Herkesten farklıydı adımlarım
sekerek arşınlardım sevda kaldırımlarını
dümdüz yürümeyi beceremedim hiç
içimde ki Afrodit’e hayrandım
kendimi sevmeyi seviyordum belki de
ulaşılamayan bir elma gibi dalların en tepesinde parlamayı
belki de uzanan her eli kırarak
ayaza kesmiş yüreği ordan oraya vurarak
adımlıyordum bilinmezliğin kapısını.
Yol kesen Haramilerin cesaretiyle vurulmayı,
saçımdan sürüklenip götürülmeyi istiyordum belki de
seviyorum kelimesinin bu zamanda ki anlamına hastaydım
kızamık yapıyordu beni
her tarafıma kızgın çöllerin beneklerini koyuyor
bir deve gibi hörgücümü acılarla dolduruyordum
su diye ölse de aklım
en iyi vahayı aramaya devam ediyordum.
Hep arıyordum zaten
aramaktan yorulunca zavallı ayaklarım
öylesine bir kapı eşiğinde bağdaş kuruyordum
fakire sadaka der gibi
gönül mendilimi anlaşılamayanlar sokağına seriyordum
kimisi üç beş parça sevdayı
gıdım gıdım atarken mendilime
kimisi cimrilikten basıp da geçti üstüne.
Ya çoğunluk gibi olup
girildiği ve çıkıldığı nokta belli olan
düz bir otoban olacaktım süratle finale varılan
ya da arada tali yolları olan
ve bir kahve köşesinde çayı yudumlanan
yorulunca kenara çekilip çimenlere uzanılan
bazen de nereden geldiği belli olmayan
karşı yönden gelen tehlikelere göğüs gerilen
farklı, farklılığının farkında olan
anlaşılmazlar sokağının dilencisi olacaktım.
Ben seçimimi sanırım anne karnında
daha ilk tekmelerimi atarken
ve aceleyle yedi ayda bu sokağa abone olurken yapmıştım
yaşamın monotonluğuna inat
farkındalığı erken doğarak kapmıştım.
Ayvazım DENİZ