3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1075
Okunma
Delikli taşın içindeydi harfler
Başları eğik
Yüzleri solgundu
Kamburdular
Yüklerinden, yaşlılıktan
Suskundular
Vücutlarını sıtma sarmıştı
Korkuyorlardı tastaki sudan
Yorgun, yılgın düşmüşlerdi
Ben o vakitler
Akasya yiyordum suçluğunu bile bile
Erik çalıyordum dalından
Kimsesizdim aslında
Yolumu yitirmişliğim de kabulümdür
Uzatınca delikli taşa parmağımı,
Harfler kondu üzerine bir bir
Güçsüz karıncalar gibiydiler
Islanmışlardı hem
Güneşle kuruttum onları
Ökse otu kekik merhemi sürdüm yaralarına
Kinin ektim içlerine
Temizledim çapaklarını gözlerinin
İyileştiler günbegün
Sonra kuzguni bulutlar gelip
Tanıdılar harfleri
Koyunlarından kelimeler çıkardı harfler
Alev kuşandılar güpegündüz
Yağdılar üzerime
Hırsı tomurcuklandırdılar
Kırıldım, belli etmedim
Göstermedim canımın yangısını sakladım
Kaybolup düzensiz karanlıkta
Kendime yöneldim
Seyreldim
Kül rengiyile yeşerdim akşam sefalarının
Anladım
Hayat bazan
Kötümserliği de becerebilmekti...
5.0
100% (4)