10
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
2863
Okunma

Bilmem nerden başlayıp, kime nasıl anlatsam
Târifi dile çile birşeyler başka bugün.
Yâd ederek mâzinin kulağını çınlatsam
Çöker gönül sarayım, gam dolar köşke bugün.
En güzel hasletlerin kırık kolu kanadı
Ya sırtlarda hançer var, ya kalplerde yivli ok.
Vefânın, cömertliğin dolmuş artık miâdı
Dostluklar kan kaybetmiş, sohbetlerin tadı yok
Yük olmuş çehrelere bir lahzâ gülümsemek
Kime dokunsan dertli; göz selini salıyor.
Dile zül müdür, nedir, dosta "merhaba" demek?
Uzanan el çoğu kez karşılıksız kalıyor.
Farkımız vardı oysa, onca farklı milletten
Paylaştıkça artardı, neşemiz, sevincimiz.
Fersah fersah kaçardık küslük denen illetten
Mevsim kış olsa dâhi, üşümezdi içimiz.
Her hedef bize yakın, renkli idi düşümüz
Sadâkatin, mertliğin kitabını yazardık.
Dostluğumuz doyumsuz, içtendi gülüşümüz
Umut ile bir olur, ye’se mezar kazardık.
Bilmem ki nedir bizi, bizden alıp götüren
Üvey bir evlat gibi, yâdellere bırakan?
Yoksa bir tek ben miyim, umudunu yitiren?
Âh edip, iç çekerek her gün ufuğa bakan?
Ne zaman meltem esse mâziden serin serin
Anlarım ki dil âh’a, mendilim göze yakın.
Vakit yine o vakit! Yaram derin mi derin
Söndürün lambaları, beni yalnız bırakın…
Mecit AKTÜRK