9
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
4688
Okunma

aklıma giydirilmiş kendimden bağımsız ütopyalar öldürdü beni...!
şizofren tutulma benimki
yaşadığım tüm güzelliklerden sonra
yaşayacaklarımın aynı güzelliklerde kalacağını sanıyorum
buda benim ruhumu çelimsiz kılıyor hayata karşı
...
aşırı dozda aldığım aşkın
her bağımlı gibi
sadece beni rahatlatmasını bekliyorum
ama gerçek acının hissedilmesi gibi
sonunda kuytu bir terkin umursamazlığında ölüyor insan
ve yalnızlığın topladığı cemaatin kıldığı namazla
fedakarlık mezarlığına def ediliyorsun
biliyorum
kavranması gereken
çocuk uysalı bir umut hep var
alışılmış yitirmelerden
arta kalan mutlaka bir olgunluk kalıyor insana
üzerime geçirdiğim
şiirlerden yamalı boşluklarım
yeri geliyor
hiç tanımadığım bir hevesle
dolup taşıyor hecelerin başkaldıran seslerinde
bazende
ölü duygular içiyorum
hepimizin var olduğu bir vakitte
ve palyaço kendimi uyandırıp
yağmurlu yüzümü uyutuyorum
sessizlik demleyen gecenin kabrinde
aklıma takılan
çokta sorular yoktur
bunun nedeni
vicdanımı kullanarak
sorgularım suçun faili meçhul halini
cevaplar doğrudur
bazen duygunun cinayetini
hiç tanımadığım biri işlemiştir
bazende en iyi tanıdığım kişi
ve elimin ayağımın kesildiği anda ise
duyguyu hesapsızca katledenin
kendim olduğumu teşhis ederim
...
farkındamısınız
potansiyel birer hayat öldürücüyüz
ucu yanık mektupların
en saf yerinde bağrına basar aşkla bizi
biz yaktığımız gemilerle
dumana boğarız yaşımın hücrelerini
elle tutulur
gözle görülür bir varlık değildir hayat
kendi sözlüğümüze
kendi dilimize
kendi biçimimize
zorla sokulmuş bir hayal ürünüdür
belki vardır
belkide yok
hangimiz gördük
hayatın ihanetini
yada
yüreğe sevgi gibi girip
içinde ne varsa ne yoksa
talan edip gittiğini
mükemmel tasvir ederiz hayatı
hepimizin bir bakış açısı var
her birimizin ayrı bedduada
farklı saldırması vardır yaşama
ben kendimden çıktığım yolun
bittiği kayıplar kentinden biliyorum
içimde saplantılı bir hayatı büyütüp
sonrada büyüyen haline lanet okuyorum
hayatın bana verdiklerinin kıymetini
anlayamayacak kadar sığ olduğumu görünce
bu kez pişmanlıklar uçurumundan atıyorum
elimde kalan son kimliksiz hayallerimi
...
başı bozuk sessizliğim
önyargı oluşturmuyor
kelimeler mahkum olunca
dilin karantina altı mahseninde
kimseyi germiyor
kimseyi acıtmıyor sözlerim
ki
bazen o kadar hak ediyorum ki
bağıra çağıra
devrim yaparcasına aklamayı hayatı
ama sonra çekiliyorum toplumun uykulu gözlerine
ve sayıklıyorum kendimde
tecrit altı tuttuğum yanlışları
evet birde aşk var
unutulmaz travmalarım
yapay geçmişten
kalıbını almış düşlere geçiş merasimi
kurulacak hayallerin
yegane teşiri
evet birde aşk var
bizim her bitiş gazelinde
elimizi kulağımıza koyarak
küfürler savurduğumuz zavallı
halbuki
irademizi kaybettiğimiz
mevsimlerden bi haber
aklımızın bütün ispatlarından uzak
tamamen yüreğin kovuşturmasıyla
hareket etiğimiz zaman dilimi
yani
kendimizi yitirdiğimiz
en garip denklemler dönemi
pencere buğusunda
bir ırmak gibi salınan damlalar
bir yerde kesişir
ve vuslatın son bulduğu
vaktin erişilmez mutluluğudur
bu bir aşk olabilir mi?
çıkalım dışarıya
ayın denize sevdasında buluşalım
bakın ne görüyorsunuz
ortada bulutta olsa
yağmurda olsa karda olsa
incecik bir elle ayın yakamozu
denizin sularındaki saçlarına ulaşır
ulaşır doğanın aşk tanrıları mutlaka...!
görmezden gelemem işte
ben aşkı cansız olarak tasvir ettiklerim kadar
aşkı tasvir edemem
ve bu benim aynanın karşısında yıkıldığım andır
olanaklar vardır
son bir ölüm
bilirim ki
aşkta ölüm çok ama çok sıcaktır adam olana
korkmam yanılırım sadece
sorgulamam
saklamadan söylerim sadece
sadece severim
onuda aklım almaz
söyleyemem ona
nasıl sevdim nasıl sevdim bilsen seni...!
kalırım oracıkta
düşünür bulamam
bulduklarımda yetişmez anlatmaya
ve sadece severim
sahip çıkarak hemde delicesine
...
şiirin arasına
doldurduğum tütün
aç kalan duygularımı bastırıyor
ben şairlik mertebesine
ulaştığımı görmek için
bazen kendimle düşüyorum kaybolmalara
imgeler bağıran sözcükleri
aklımın tavan arasında buluyorum
yok
şair değilim ben
kelimelere üşüdüklerinde
bir kaç giysi giydiren
acıktıklarında
bir parça lokmayla doyuran
meczup bir kalemim
çarkı kırılan dişlilere kapıldığında yüreğim
idareten mavilik taktılar göğüs boşluğuma
kirpiklerimin ucunda
baktığım her ana
resimler çizen bir kadın var
saçlarımın rüzgarı felaketler ağlamış anamın elleri
yok
şair değilim ben
gerçeğin tespitinde
uyduruk masallarla kandırılmış düşkünüm
ayaklarımın her bastığımda toprağa
nasılda özgürlüğü çığlıklara açtığını iyi bilirim
aşkı beceremediğim
başımı dizlerimin arasına aldığım yıkılmalarda
yokluğunu ölümler dağına çizdiğim
sureti sararım tütün kağıdına
ben içime çektikçe kokusundan dumanı
griler kaybolur
ciğerlerime
asılmaya giderken
zafer şarkıları söyleyen
gülümsemeli bir devrimci gönderirim
yok
şair değilim ben
Dicle ve Fırat arası serinliğim
Zigana geçidinden geçen bir yolculuk
Ege sahillerine vuran
ve hayalleri içinde kalmış şişeyim ben
hep istenen
ama yapılamayan uzun bir otobüs yolculuğunda
sevgilisinin elini tutamamış adamın ölü sesiyim
şimdi şarapnel patlaması vuruyor duvarlarıma
birazdan gecenin karanlığını çiğneyecek sol yanım
ardından somut bir hayatın
soyut yerinde bitecek karalamalar
...
gelgelelim
hep son gördüğüm gereksiz rüyanın etkisinde kalıyorum
ondan öncekilerin bana getirdiği sevgiliyi dostluğu paylaşımı hayatı
unutuyorum aklımın alamadığı kapasitesiz duruşla
nerede suya sırt üstü yatmış düşlerim
ve üzerine sevgilinin gözlerinden yağan yağmur
nerede hayatımı çocuk dilinden anlayan
karamsar olmak için erken
pişmanlıklar için ağıt yakmak gereksiz
ölen umutlara yas tutmak içinse geç...!
dosdoğru yaşadığımı biliyorum
kendimden emin yanlışlar ve doğrularla bakıyorum hayata
geri çekilmek
ya korkunun belirtisi
yada farkında olmadan kendimi yok etmek
en iyisi
hayatın bahşettiği yeteneği , umudu , var oluşu , aşkı
mutluluğu , yalnızlığı , susmaları , ağlamaları , gülmeleri
yarınları ,bugünleri , dünleri
ve içime doldurabildiğim kadar doldurduğum vicdanımı
aklıma, yüreğime , ruhuma, bilincime, azat etmek
içimden geldiği gibi değil
erdemli ve hür yaşamalıyım ömür denen sevgiliyi
...
bana tekrar şiir solumayı hatırlatan
ve şiirlere dönmemi sağlayan dostlar...ne büyüksünüz...!
ve karınca yükünü çok sever ağırlığına rağmen
ve çocuk oynamayı çok sever muhtemel ağlamalara rağmen
ve insan yaşamayı çok sever bazen acılar çekmesine rağmen
ve
ve ben seni insanların kaybettiklerinde severim
sonunda kavuşamayacağımı bilmeme rağmen...!
şiir hayattır anladım...