7
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
2221
Okunma
kimsesiz bir sahile vurmuştu
gecenin el değmemiş saatleri
yolum ayrılığa ,
ay denize düşmüştü
rüzgar serin esiyordu akşamdan beri
hani , birisi olsaydı bile
fark etmeden geçip giderdi
geçip gidemedim
oysa içimden geçip gidiyordu
yaralı martılar
hepsi yine içimde bir yerlere düşüyordu
gecenin nemli gözlerinde bir bulut yürüyordu
kirpiklerinde yağmurlar
sahipsiz çocuklardı kum taneleri
ne çoktu Tanrım
ne çok denizin taşıdığı öksüz çocuklar
hepsinde ayrı bir kimsesizliğin
kanayan saklı yarası
için için ağlıyordu
insanlık zaman zaman sahile vuruyordu
istemeden mi yoksa
taammüden mi kendini vuruyordu
sonra
ölüyordu kendinden yapayalnız
yarasını bırakıp geriye
kırmızının tonlarında her biri
bir kum tanesine dönüşüyordu
öylesine çoktu işte bu sahilde
dermansız yaraların öksüz çocukları
bir de
ölen insanlığın
kendinden arta kalan yalanları
sesleri duyulmuyordu bir diğerine
bunca sessizliğin avazında bile
fark etmezdi hiç kimse
sırf bu yüzden
fark etmedi de zaten
yara yarayı doğuruyordu
ölüm ölümü
gözlerini kapattı insan
kulaklarını da
ve mühürledi ağzını
bu sahil sanki yoktu
neden sonra bir gün
deniz kabardı
kentleri ve insanları içine aldı
hepsinin kendi umarsız sahillerinde
kum tanelerine dönüştü insan
görmeyen
işitmeyen
sessiz kum tanecikleri
sahilde yer kavgası yapıyorlardı
bıraktığımda bir kaçı
bir kaçı da
kendi görmeyen gözlerini oyuyordu
fark etmezdi hiç kimse
sırf bu yüzden
fark etmedi de zaten
zaman ertesi zamanlardı artık
öksüz çocuklar vardı yaşayan
melek yüzlü çocuklar
onlar, hep birlikteydi meleklerle
el ele tutuşmuş gülüp oynuyordu ...
Mert YİĞİTCAN
09 . 04 . 2014
istanbul
5.0
100% (14)