1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1400
Okunma
kırdın biliyorsun
asma suratını
yokluğunda/yoksulken ben
unutulmuş bir şey gibi bak bana
arayıpta bulamadığın bir şey gibi
bir soluk kadar yakın,
dil ucuna kadar gelip
aşağıya yuvarlanan bir şey gibi...
sırtında açık unutulmuş kapılardan çıkar çıkmaz,
çarpıp çıkan bir koku/doku
tedavülden kalkan bir ses/söz ki
unutuşların içinden sözcükler doğuruyorum
var ediyorum senin gölgeni
iki göğüs hizamda...
biliyor musun?
işte bu nedenle göğüs uçlarım dik ki
derinlerinden dip/notlar düşüyorum sana
ve bil ki sevgili
yüreğimin kırıklarını sığınaklarının eşiğine atıyorum
avuç avuç
sahi...
kendine dokunduğunda
o sesi duyabiliyor musun hala
ve hala ıslak mı tenin/saçların gibi
şimdi tüm geçmiş zamanlarının karşısında
sessizlik yakışır yüzüne/hüznüne
şşşş tamam
o duyduğun ses benim...
sen çokça güzeldin
ve ben çokça kimsesiz
hı hı..
bakma oyle içime dokunuyorsun
ciğerlerime
kör ve dilsiz kalıyorum
büyüyor içimin duvarlarına çarpan sesler ki
ders alıyorum gibi
bana ders verir gibisin...
şu an sadece
bu cümleyi çekip üzerime yatabilirim
evet bunu yapabilirim
düşsel bir yanılgı olduğunu
bilsem bile yapabilirim bunu ki
sende bilirsin
etimin içinde sen
en büyük ikna olan sen
ruh sen’ken
önce seni mi dinlemeliyim.
sonrasız susmalı mı yoksa
yüzümü alıp ellerimin arasına
avuç içlerine kapanmak istiyorum
is-ti-yo-rum avuç içlerini sonra
ama sonra
şimdi eksiliyorum
eksilmekle meşgulüm
dengeliyorum kendimi
ne bir eksik
nede bir fazla ki
tanımsız kalıyorum birazda
kendimi düşünmek sizin hiç
kapatarak yüzümü
aydınlatan ışığı içerliyorum...
(…)