3
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
2067
Okunma
ey hayat
kimseye yanlış kişiyi doğru aşkla sevdirme
bir sayfanın derinliklerinde
bir daha avunmaz söz
bir daha geçilmez
kaybolmuş kendi adıyla
odalara vurur gölgesi
küçük, kırık bir gülümseme olarak
akıntıya kapıldığı yerde
içinde aylak tanrıların uyuduğu mabetler
belki bir gömüde birkaç eski eşyanın ışıltısı
değişmiyor aşkın tutkusu ölümün ortasında
kendimizi hazırlar gibi
dayanmak
ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
dışarıda ayrılık düşmandır bize
içeride aşk
kentin damları
kuşku kıvamında yürüyordu çeyrek zamana
bir göz intihar ediyor
diğeri sürmesinde saklarken gerçeği
merdiven boşluğunda
kayıp diller elifbası söken çocuklar ağlıyordu
kuşkularıma ilahiler dilenirken
kal demelerle geçti ömrüm
yapay sarsıntılara fire veren bakışları sayarken
yap-boz parçalarım arasında
iyi niyet söylemlerim
ve kırılmaya kıvrılmış ruhum
kırık ampuller kadardı ışığın
bütün kamaşma bundan
ve bütün karmaşa
insanlar yalnızken aynalara bakarmış en çok
sırrında saklı bir iç sesin iniltisi ile çatlayana kadar
oysa baştan çıkmak giz değil
ödeşmekse unutmak
noktaların esamesi okunmazken
“git” kasidesi sular seller gibi ezber
caniler içlerinde taşırken kayıplarını
ben ancak ben kadar ölüm
ve senin gözlerin
yeminini bozan “bir duyun” beni
tozlu bağlaçlarda küflenmiş ketumdur
bir şeylerden geriye kalan
dökülür saçlarından
hadi biri uyandırsın artık ötekini
ilkyaz gibi
alicengizoyunu
(…aşık oldukça genişliyor içimizdeki mezarlığın yüzölçümü…)