4
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
2641
Okunma
hayatın unutturduğunu aşk hatırlatır
çünkü derûni sessiz ve yeganedir
kıymetini bilmeyene zulümdür
aşk
taşıyabileni kendine benzetir
yalnızlık adında bir isyan çıkıyor sesinden
kan renkli dudak lekesinde
zorunlu bir ayrılığı paylaşır gibi
ağulu sözcüklerin kaderidir oysa
iliştirilmiş “kimse beni sevmedi” dipçikleri
anlamaya çeyrek kala
kapısı çalınıyor hayatın
küskün bulutlar dağılıyor
martı sesleri hangi makamda ağlar bilinmez ama
günlerden çok eski bir gün
ölüm yırtılmış hırkası ile selamlıyor
bir ömür ile sarmaş dolaş
yarın ile kalp hep buruk
cigarayı ot kıvamında tellendiren parmakların
herkesi hep ayıplayan dudakların
ve hep öpülmesi muhtemel göz kapakların
seçemedim… hangisiydi gözlerin
sözlerindi biliyorum
koyuluğu zifiri bir felsefe tadında içtiğim
/ bir gün ben de aşık olacak mıyım
onu bana değil, gözlerine sor çocuk/
kırılmış dal
koparılmış umut
ve geçip gidiyor bulut
gözyaşları daha henüz kıvamında bile değilken
gölgesi yüreğinin üzerine çizilmiş kıvrımlar gibi
sarılıyor hasret
bildiği tüm değerler üzerine
şimdi melek uğurlaması için çağlayan
sevdanın kanatlarında örselenmiş leylak kokulu baharların
zülâl pınarı
… söylüyorum
suyun sana değdiği yerde üşüyorum
titriyor iki kör kuyu içimde
ve bu yüzden sen
gözlerimde bir şeysin…aşk
alicengizoyunu
(…aşkı atarsan kalbinden, eline bulaşır yüreğine bulaşır, vebaline bulaşır…)