4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
1735
Okunma

"ESKİDEN" adlı bu alıntıdan esinlenerek az NOSTALJİ yapmak istedim...
ESKİDEN.....
Eskiden; Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur, Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen Bize...Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz, Sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı Evde yapılır, Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği, Pencere camımıza yaslanır, Güz yaprakları bahçemize düşerdi. Kardan adam yapılır, Evlerde soba yakılır, Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır, Aidat ödenmez, Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir, Çizgi roman okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı.
Hayat, Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı.
ŞİMDİ
Şimdi, Herkes Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına...
Eskiden,
Belki bisikletimiz, şarjlı uçağımız yoktu ama
En özgüründen kağıttan uçurtmalarımız,
Çubuktan atlarımız vardı.
Uzun eşek, çelik çomak oynar,
Yakartopla can yakardık.
Bebekleri bezden, silahları tahtadan
Yarin kömür karası gözlerini,
Kömür karasıyla çizer,
Defterlere kenar süsü yapardık.
Bulutlar yüksek,
Yıldızlar parlak,
Geceler ayaz ve sessizdi.
Balkonda mangal yakılmaz,
Aç insanların rüyalarına karabasan gibi çökülmezdi
Komşuda pişen bize, bizde pişen komşuya düşerdi
İnsanlar dertliyle dertlenir, üşüyenle üşürdü
Akşamın karanlığında çocuklar sokakta oynar,
Anneler kapıdan seyre dalardı
Caddeler bekçili ve lambasız
Ay ışığı, ıssız yüreklere sızan ışıktı.
Büyüklerin yanında sigara avuç ayası yakar,
Babayla kadeh tokuşturulmazdı,
Hayayla harmanlanmış yüreklerimiz vardı.
Bir mesajla binlercesi avutulmaz
Bayramlar göstermelik yaşanmazdı
Mektuplar yazılır, yare nameler dizilirdi.
Sobalar yakılır, kestane közlenir,
Uzun Kış gecelerinde,
Büyüleyen masallar anlatılır,
Çocuklar hayal aleminde kaybolurdu.
Zoraki selamlaşmalardan uzak
Her tebessümü bir sadaka olan,
Gülen çehrelerde güller açardı.
Ajans radyodan dinlenir,
Arkası yarın piyesler iple çekilirdi
Hayat kesintisiz, arkası yarın gibiydi.
Akşamları sakin,
Sesler elizan kadar hoş
Yürekler nasırlı ama
Şuur ve iç huzuru deryasıydı.
Düşünmekten bitap düşüren
sevilmekten yana telaşla dolu sevdalar yaşanırdı
Çakalların esamesini okutmayan
Çatal yürekli insanlarımız vardı.
Belki yatı, katı yoktu bu insanların ama
Herkes kendi aleminde
Gökyüzüne uzanan hayaller kurar,
Yazdığı senaryoda kendi hayatını oynadı
Her gün yaşanacak bir şeyleri vardı.
Mum ışığında yapılan ödev
Gaz lambası fitilinde titreyen ateş
Taş plakta inleyen name
Daha yoldayken ucundan koparılan ekmek
Ziline basıp, camını kırdığımız komşu,
Geriye bakıldığında,
Yaşanılan her şey zamanla yarışan
Yağmurdan sonraki toprak kokusuna hasret
Düş misali koca bir yalan!...
Şimdi ise bir Yusuf’un çocukluğundayız
Züleyha’nın uğramadığı derin bir kuyunun kuytusunda!...
Herkes yoğun,
Yorgun
ve
Mahşeri kalabalıkta
Herkes yapayalnız
TEK BAŞINA!...
Eskiden eskiyen yüreğim ah!...
Belki de modern olamayışım eskiden eskidiğimdendir…
ŞÜKRÜ AKTAŞ
5.0
100% (6)