29
Yorum
41
Beğeni
0,0
Puan
2635
Okunma
“Hazan mevsimi rengi vursa erkenden yüze,
Ve ayrılık çağrıştıran türküler düşse lisana”
Kimi hüzün kimi neşe…, dolup taşsa içdeniz
Gözlerde dalgalansa gurbet manzaraları eşliğinde
A n ı l a r k ı y ı s ı n a yavaştan dokunacak
Bakışlardır bu demde engindeniz…
-Emr-i hak vaki olduğunda in/sana
Bitecek elbet...
Çektiğin, çektirdiğin… nispetinde
Acılar…
Sabret
Ey dost
Kayıptasın…, ödeşmeden gidersen
Borçların boynuna asılır ilelebet-
Sıkışık bir şehrin durağanlığında
Yalnızlığa kopçalanmış yürek
Kıyısında ben
D/okunma (yan)…
Yabanıl ellerin ayaza çeken ayasında
Uçuyorum kuşların arkasına takılıp
Bende vakit göçe kurulmuş…
Islık çalıyorum rastgele makamlardan
Derleyip karışık
Mezarlık boyunca uzayan
Ki bastırmak için korkuları
Gecenin bir vakti
Düşünceler dağınık
Yol karanlık
Giderken tık tık tık
Aklıma takılıyor ne çok şey
Hiç görmediğim
Sadece kitaplarda kaldı ufkum…
Kimsesizlerle meskûn bir mahalde
Yer yer kül olup çökecek bulutlar
Kurşun ağırlığında sineye ve bazen gökkuşağı
Renkleri saracak ruhları kiminde
Tarlasında..., yolunda..., tezgâhında çokları
Ter içinde, helalinden nasip umarken
Ve bir başka mevsimde
Ve donarken
Bir başka yerde
Hani, buz tutarken
Balıklar
Balıkçının ağında…
Bunalım takılanların sıcak
Mekânlar üstlerine çökecek
Bu asırda
Ki doğacak yepyeni çaresiz hastalıklar…
Hatıra gelecek her şey göz yumarken
Bir bir ve durmadan, hiç sormadan
Acıtarak içinde insanın bir yerini
*
Nihayet…
Ağrılar kuşatacak kimini ebediyen
“Gönül derdi”, diye imlenen...
Büyük yalan
Kimini hep savuracak
Ki eğlencelik duygular
Kuş misali uçacak avucundan
Uyuyan ben uyanamadan
Koca bir hayat…