6
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1814
Okunma

Agam
oğlak güderdi, bazen birlik giderdik
çevreden gölgelik yapardı başına
çiğdem, topalak , kazardık, kekik de(v)şirirdik
taş yuvarlardık, taş yarıştırıdık Taşınbaşı’nda
dik taşlara nişan alır, ıskalardı
“karavana” desem kızar,
tam isabet olana dek; taş taşırdım ona
kazara onu yenersen an taşı yerine koyar,
“-dinlen bireç, gufatın yerine gelsin” diye
kıpramamı yasaklardı
beni geçene dek,
kaleyi topa tutardı
oyuna dalardık, ziyana girerdi sürü,
koştura, kovalaya, söve, döve sürüyü
bir başka yere götürürdü
suçlu-suçsuz demez
eli erdiğine yapıştırır dayağı
söver süpürür gücü yetmezse de ağlardı
ortak sırrımız olurdu günün sözde mecarası
kendi yalanına beni de inandırırdı
nedense erken gelmezdi eve, akşamları
köy girişinde eylerdi oğlakları
üstelik karanlıktan, öcüden korkardı,
“-korkma” der elimi bırakmaz, sıkı sıkı tutar
koruma bekçisine kızar,
ses çıkmaması için çanlara ot tıkardı.
DİPNOT
aga/ağa: Abi, ağabey, (büyük birader)
çevre: büyükçe mendil
topalak: topraktan kazılarak yenen yumru
nişan almak: dikilen ya da beli bir taşı taş ile vurmak,
ziyan: hayvanların ekili tarla ya da korunulması gereken yerlere zarar vermesi
eli ermek: yetişebilmek, rastgelmek, zaman ayırabilmek
eylemek. bekletmek
öcü: umacı/çocuk yiyen yada alıp götüren hayali korkunç yaratık
oğlak çobanlığı yaparken yuka ekmek arasındaki deri peynirini, bazar ekmeği ile değişip azığına katık yaptığı gün karar vermiş, öğretmen yerine "hakim olacağım" demiş.. köylü onu hakim belledi gitti.. geçen haftaya kadar.. artık köyün hakimi yok.. Hakim Sülemen; abim Süleyman Çelikli’ye Allahtan rahmet dilerim..
5.0
100% (6)