0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1656
Okunma

Her akşam ziyaretimize gelen
Karanlık bir sistir şehrimize
Gizli gizli kimseye görünmeden
Kent gittikçe susar
Yalnızca sarı ışıklar konuşur
Kömür kokusu içinde boz bulanık
Sımsıcak odalarında oturur kimi
Kimi ekmek parası peşindedir gün bitse de
Damlardan sarkan buz sesleri
Usul usul işler içimize
kalandar günlerinde
Köşe başında kestane kebap satıyor biri
Biri boya sandığının kaderine küsüyor
Simitçi ,satılmayan simitlerine
Biletçi , sıkıca avuçladığı
Ümitlerini sığdırdığı biletlerine küsüyor
kağıt toplayan bir çocuk geçiyor yorgun sokaktan
eski gazeteler,poşetler, mukavva parçaları
çöpten aldığı birkaç kirli giyecek ve
torbasının en altına yerleştirdiği
üşüyen umutları
Pazar yerinden yansıyan renksiz beklentiler
Poşetleri ellerinde ürkek kimi si
Korkar titrer,üşür titrer
Sofralarda umutla beklenir her hafta
Birkaç küçük meyve bulabilirse eğer
Ya da çürüğe atılan
Sararmış,ezik sebzeler
Her sabah bir bir çıkarlar
Yarınları
damlarındaki paslanmış tenekelere benzeyen
tek göz kulübelerinden
Bir böyle dünya vardır yaşanan
Umarsız, sancılı
Bir de ötekinden
HALUK YOLSAL