3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2416
Okunma

Günışığı kapılarını örter ağır ağır
Karanlıklar dökülürdü dağlara sessizce
Ağaç dallarının en uçlarındaki yapraklar
En sıcak sohbetlere dalardı akşam üstleri
Tanıdık bir esinti gelirdi tepelerden
Kuşlar sıcacık yuvalarına dönmüştür bu saatlerde
Bir kızıllık kaplardı karşı dağların
Bulutlarla şakalaştığı yerlerde
Korkuluklar büyürdü sararan tarlalarda
Ve ovaların derinliklerinde kırmızı gelincikler
Su kanallarıyla umutlar taşınırdı yüreklere
Nasır,sadece ayaklarında,ellerinde vardır
Yaşanmışlıkları bir bir yüzlerinden okuduğumuz
Anadolu kadınları yorgun düşmüştür bu saatlerde
Derin bir uykudur akan gözlerinden
Şiltelerin serildiği yerlerde
Delikanlı yüreklerde kasırgalar kudurur
Her yaştan sevdalar eylülde filize durur
Alınlardaki terler yakıtıdır çarkların
Yığınlarda toplanan sapsarı başakların
Güz günleridir yüzleri güldürdüğü zamanlar
Avuçlardaki çatlaklara siner hasat kokusu
Gül yürekli insanlar gül kokar bu saatlerde
Toprak ağustos sancısı yaşamaktadır
Toprağın sürüldüğü yerlerde
Çeyizine hülyalarını işler durmaksızın gelinlik kızlar
Her renkten düşler yer bulur sandık odalarında
Perde aralıklarından yeni dünyalara sefer edilir
İğne uçlarında bu ne sihir ne keramettir
Uzun yol bekleyenlerin sabrı sınırsız
Dimdik dururlar yine de bir heykel sanırsınız
Günler boyunlara takılı birer kelepçe bu saatlerde
Umutla beklenecek ayak direse de zaman
Sevdaların yeşerdiği yerlerde
Dağlar sevdayı bilir
Tarlalar bilir
Bir karayel çıksa bir kasırga
Alıp buralardan tüm aşıklara
En yiğit aşk türkülerini taşıyabilir
Anadolu kadınları hasret yorgunudur bu saatlerde
Sevdalarını büyütürler kundaklarına sarıp
Anadolu beşiğinde
Haluk YOLSAL
5.0
100% (1)