1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2126
Okunma

Su birikintilerinin donduğu kaldırımlarda
Buz sesleriyle yürüdüm düşmemeye çalışıp
Şubat soğuğunda sımsıcak gülüşünle ısındım
Yavaş yavaş bir sis gibi yaklaşıp akşamları
Belki hiç beklenmediğim açık kapılardan sızdım
Yılların izine daldım ihtiyar kerestelerin
Alınlarındaki kırışıklıkları okuyup tek tek
Asırlardır bir dayanışmanın öznesi olmanın
Haklı mutluluğuna tanık oldum yüzlerinde
Rendelenmemiş ,gittikçe koyulaşan döşemelerin
Nefeslerini duydum her adımımda
Kim bilir ne hikayeleri vardır hiç anlatılmamış
Badanası dökülmüş sıvası çatlak duvarlarda
Siyah beyaz fotoğraflar bir bir yerlerini almış
Yorgunluğumu unutup bir gece sabaha kadar
bir kez daha asla uğramayacağım durakları
yeniden dolaştım koltuğuma oturup
gün doğuyordu gözlerim susarken sabaha
aylardan marttı belki, belki şubattı
gökyüzünde kusursuz güzelliğiyle bir ay
ben konuşurdum o hep susardı
sustukça bembeyaz bulutları yakardı
her yarın bu limandan
hiçbir buluta uğramayan bir gemi kalkardı
HALUK YOLSAL