1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
905
Okunma
eski bir ölüyle çıkıyoruz yola
Arap mı akordeon mu bilmiyorum
ince uzun az
söylemeden çekip gitmesi gibi çabuk
hiç gülünç gelmiyor muşum ona
sırtından şakaları boşalırken aydınlığa düşen
göz yaşları oluyormuşum
çabuk olsa da görsek
sonra o yazlık sinemanın duvarından atlayıp
oyunlarına alsınlar diye yalvarsak
yalvarsak
öyle güzel inanırdık ki
şüphesiz Allah vardı beş vakit
her minarenin ucunda sevgisini sunup içimize karışın
tekrarlandığında
annemin göğsüne asılıp daha uzun yaşamam için dört yıl
yırtarcasına kan emen bu ihtiyarın
çocuk kalabilmesi için bahçelerinize söz veriyorum
ama şu karşı kıyıda durup benimle alay eden
kapıcının oğluna söyleyin
ağlamayı kessin
taş atar konuşurum
taş atar konuşurum
kurbağalara hayat veren bataklığa gömülsem
korkup rengim kaçsa toprağa
çamurdan misket yapar kandırırım kendimi
kendimi sahneleyip üç defa
hadi at mızıkma
at mızıkma
mızıkma derim
eski bir ölüyle çıkıyoruz yola
şaibeli gölgelere tırmanırken can vermiş Sinan
o Arap Sinan
dalgalarla boğuşurken
beyaz köpüklere karışıp patlıyor kayalıklarda
her sabah gelirim derken
korkup kaçan
bu günüm ziyan
kapınızın önünde bekliyorum
kaçıp trenlere bineceğiz
kaçıp denizlerin sakladığı maviliklere
usanmadan
biz geldik diyeceğiz.
5.0
100% (12)