3
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1971
Okunma

Dilimin altında sakladığım eski bir lisandır aşk
Kursağımda takılı kaldı yalnızlık
Kabuk değiştirirken bile utanıyor artık yılanlar
Gidişinden
Yağmur yağıyor
Gökyüzünü bir bardağa doldurmuş çocuklar senden sonra
Gözün gözü görmezden geldiği bir yerlerde
Kaçak yolcuların atıldığı gibi atılıyor yıldızlar el altından
Burada olsan ’Bulutların yaş günü’ der
Yakardın bütün mumlarını
Sırılsıklam bir ateşe darılırdın sonra
Uzardı gece..
Mutluluğu zenginlikten fazla isteyen insanların cepleri deliktir
Ve aşk;bir define haritası gibidir
Adım başı ayrılığı kazarsın
Umut işte...
Bir mezar taşına sahip olmayan ölüler cesetten sayılmaz!
Kelebekleri gömdüğüm zamanlar okuma yazma bilmiyordum henüz
Büyüyünce öğrendim!
Sonra;
Gidişin ve hiç dönmeyecek oluşunun arasında hıçkırığa tutulu şiir
Gidenlerin arkasından susmak da ağlamak kadar günah sanki
Günahımın karşılığı mıdır yaşadığım?
Yoksa yalnızlığımın acısı mı?
Bilmiyorum!
Ölüm dediğin kalanlara mahsustur oysa
Gidenler için yeni bir hayat hep önceden düşünülmüştür
Ölüm dediğin; devrimidir yalnızlığın
Yalnızlık; sadakatin eseri
Sadakat; insanlığın
İnsanlık: ?
Neyse!
Senin suçun yok
Bu mevsim soğuk olur banklar
İnsanlar soğuk
Ve kaldırımlar kimsesizdir bu saatlerde
Herkesin evine döndüğü saatler bunlar
Yaşanacaklar kim bilir kaçıncı kopyasıdır mutluluğun
Acının tekrarı olmaz!
Susanlar ödüllendiriliyor
Gürültü yapanlardan ise bir haber yok henüz
Bütün sokak satıcıları alıkonulmuş
İçli bir şarkının tam ortasından kesilmiş gün
İyi huylu bir tümör gibi duruyor yıldızlar gökyüzünde
Kuşlarda biraz yükseklik korkusu
Göz kararı bir ölüm
Ve sahte bir ışık!
Tek gözlü bir dilenci medet umuyor acıdan
Toprağın ayrı bir havası
Rüzgarın ayrı bir kokusu var
Muhteşem bir zulüm gibi her saniye
Adım atacak hali yok zamanın
Kutsal bir Veba
Üç maymun
İki insan
Ve bir şiirdir aşkın yüzölçümü
Hazırım kendimle yüzleşmeye
Ki kimsenin ihtiyacı olmak istemiyorum artık
Zaten sigara dediğin karanlıkta yakılmalı
Günün acıdan bir bok anladığı yok...
5.0
100% (6)